Evet yine bahardan bahsedeceğim. Çünkü resmi olarak bu haftasonu bahar başlıyor. Mart ayına gireceğiz ve okulda öğrendiğimize göre ilkbahar artık 🙂 Hava da öyle söylüyor zaten. Gerçi Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır, ama olsun varsın.
Büyük şehrin yüksek binalarından, kalabalık caddelerinden ve arabalarla dolu yollarından sıyrılasım var. Ayvalık’ı özledim. Bozkırı, çiçek tarlalarını.
Bozkırın baharda yavaşça uyanışını özledim. Göz alabildiğine uzun, sessiz, naif, çırılçıplak, derinden oluşunu. İnsana sadeliği verişini. İçinde sakladıklarını. Çabalandığında insana sunduklarını. Sakince uyanışını. Yavaş yavaş minik kır çiçekleri ile donanışını. Gülümseten meltemini. Tek tük ağaçlarını, uzun kavaklarını. Meşe, ceviz, söğüt, elma ağaçlarını. Sarıya çalan yeşilini, rengarenk çiçeklerini. Akşam kızıllığında huzurla uykuya dalışını.
Çiçek tarlalarını özledim. Kendiliğinden müjdeli. Vaad eden, azla yetinen. Umut veren, vakurluğu elden bırakmayan. Hemencecik ve hep olan.
Denizin dalgalanışını özledim. İçindeki cümbüşü. Ayın şavkını koynuna alışını. Huzuruna karışık heyecanını. Uzaklardan da aynı oluşunu, karmakarışık fırtınalardan sonra huzuru buluşunu.