İnsan hayal kurunca mutlu hissediyor. Hayalleri gerçekleşince de tatmin olmuş ve huzurlu. Gerçi bitmez hayaller, biri bitince yenisi başlar dimağda 🙂
Sözkonusu çocuklar olunca genelde şöyle okusunlar, böyle adamlar/kadınlar olsunlar, işleri şu olsun, şöyle bir evlilikleri olsun gibi hayaller, belki de planlar, olurmuş bir kuşak öncesinde. Bizim kuşağın nispeten bilinçli ebeveyleri, çocukların kendi doğasına uygun yetişkinler olabilmesi hayali ile büyütüyor onları. Geleceğe dair çocuklar üzerinden yapılan planlarda mutlu ve kendine yeten, özgüvenli bireyler olmaları ana fikri oluşturuyor. Zaten artık para klasik meslekler yerine, sürekliliği değil, sürdürülebilirliği olan işlerden kazanılıyor. Bu noktada doktor, avukat veya marangoz ya da berber değilseniz mesleğin de bir önemi kalmıyor.
Benim de çocuklarımla ilgili düşüncelerim de bu noktadan uzak değil.
Öte yandan okul her ne kadar önemini korusa da, özellikle 2015 Türkiye’sinde geldiğimiz noktada eğitim sisteminin hiçbir türünden fazla bir şey ummamayı öğrendik. Çabamız çocukları sistemden mümkün olduğunca az zararla çıkarabilmek üzerine kurulu. Bu bağlamda gerçek manadaki vakıf okulları, daha küçük ve velilerin etkisini daha fazla hissettirebileceği okullar ve kendi özerkliğini nispeten kanıtlamış pahalı ve köklü eğitim kurumları sınırlı seçenekler.
Bizim çocuklarımız için İstanbul gibi bir metropoldeki seçeneğimiz, olanaklarımız ölçüsünde vakıf okulu oldu. Şimdilik bu yolda ilerliyoruz. Sonrası için planlar daha küçük bir yerleşim biriminde, küçük bir okulda devam etmeleri şeklinde. Bu arada bizim daha fazla vaktimiz olması ve daha fazla işin içinde olabilmek gibi de bir umudumuz var.
İki kardeşe eşit bir başlangıç yaptıramamış olacağız gibi görünüyor. Oğlum kreşe gitmeden anaokuluna başlayacak, kızımsa 1 yıl kreş ve 2 yıl anaokulu okumuş oldu ilkokul öncesi.
Beni bu bağlamda rahatlatan düşünce iki kardeş, iki farklı yaşam, iki farklı karakter ve iki farklı ihtiyaçlar olması. Aynı insanlar olmadıkları gibi, aynı şeylere de ihtiyaç duymuyorlar. Oğlum daha fazla yalnızlık, kendi kendinelik istiyor mesela. Kızım ise mümkün olduğunca kalabalıklarda olmak. Bu anlamda okula duyulan ihtiyaç da farklı.
Çocukların okulla ilişkilerini belirlerken, kafamızdaki okul kriterlerini, olması gereken diye düşündüklerimizi bir yana koymalıyız. Eldeki olanakları ve eğitim sisteminin genel çizgileri ile içinde bulunduğu durumu bilerek hareket etmek ilk aşamada önemli. Ancak esas önemli olan çocuğun birey olarak nasıl bir ihtiyacı olduğu. Nasıl öğrendiği. Merakı. İlgi alanları. Her çocuğun ihtiyacına yönelik olarak eğitim verebilme olanaklarını farklılaştırabilirsek, çocukları aynı kalıpla yetiştirmek ve dahası olmadığında kaygı duymak hatasını da bertaraf etmiş oluruz.
Çocuk yetiştirmek bu ülkede giderek şartların daha zor olduğu, olanakların ise aynı oradan kısıtlandığı bir çabaya dönüşüyor. İşimiz zor. Bize düşen bu zor görevi layıkıyla başarmak ve bu arada eğlenmeyi, keyfini çıkarmayı hiç unutmamak…