Yabancı annelerin instragram fotoğraflarındaki doğa…

10949039_527347717431141_582731372_n
heidi steffen @kinderfarmhomeschool

Amerika’dan, Avrupa ülkelerinden, Avustralya’dan bazı kişilerin, özellikle annelerin instagram hesaplarını takip ediyorum. İçim açılıyor. Yeşillikler içinde evler, kırlarda koşturan çocuklar, düzenli ve geniş yollar, kocaman, sadece döşenmiş evler ve beyaz. Evet beyaz renk hakim genel olarak fotoğraflara. Neredeyse hep gülen yüzler. Huzurlu bir sıcaklık yayılıyor fotoğraflardan. Çocuklar genelde oynarken veya koşarken görünüyorlar. Kocaman sofralar, ellerinde bira veya şarap kadehleri ile eğlenen yetişkinler.

10986345_968667106538690_1685387486_n
saskia __ a lovely journey @alovelyjourney

Elbette pek çok da Türk anne takip ediyorum. Gördüğüm fotoğraflardan bana ulaşan hisler daha karmaşık. Biraz daha zorlama bir huzur var sanki. Yapılandırılmış. Özellikle gündem ağırsa, ki ülkede bunun olmadığı gün neredeyse yok gibi, insanlar güzel şeyler paylaşmaya korkuyorlar. Tamam korkmak biraz ağır bir kelime olabilir, endişeleniyorlar diyelim. Sosyal medyanın yargılamasından muhtemelen. Fotoğraflarda poz veren, ülkenin genel ruh halini yansıtan ortamlarda çocuklar var. Evet çocukluğun kendine has dünyasında korunaklılar. Ama eminim o gündemin ve yaşam koşullarının zorluğunun altındaki anne-babaların ruhları yansıyor bir şekilde onların ruhuna da. Masumlar ama bir şeylerin tam olmadığının da farkındalar sanki. Ve bunların arasında Suruç, Cizre, mülteci, siyaset, meclis vs vs… gibi ağır gündemimizin koyu karanlık fotoğrafları.

Honey & Hedge @ourdearlife
Honey & Hedge @ourdearlife

Fiziksel koşullar bile bizim bembeyaz bir huzurla yoğrulmuş, yemyeşil fotoğraflarla boyamamıza engel timeline’larımızı. Çocukların oynayabilecekleri, evlerine yakın yerlerdeki parklar içler acısı hallerde. Genelde de yok zaten mahalle aralarında park. Plastik iki salıncakla, bir kaydırağa park denmiyor benim lugatimde kusura bakmayın. Daha geniş, yeşil alana sahip ve anlamlı oyuncakların olduğu parklar için ebeveynlerin en az birinin çalışmaması, diğerinin ya arabasının olması ya da toplu taşıma ile keyifsiz bir yolculuğu göze alması gerekli. Yoksa haftaiçi anlamlı park ziyaretlerini unutun. Haftasonu da kalabalıktan dolayı uzun keyifli park saatlerini unutun. Eh evlerin bahçesiz olduğu, sokakların ve sitelerin de araba parkı olarak kullanıldığı gerçeğinden yola çıkarak, fazla seçenek yok değil mi?

Özellikle İstanbul’da çalışan kesimin akşam ancak çocukların uyku saatinde evde olabilmeleri de tuz biber. Ha hali kaldıysa eğer oyuna elbette evinde.

Bütün bu geleceğin belirsiz olması, eğitim ve sağlık alanındaki sinir bozan durum da, biraz okumuş araştırmış anne ve babaları huzursuz bir iç sıkıntısına sokuyor ister istemez. Umut var ama içimizdeki o kara delik de var. “Herşeye rağmen” diyebilmek o kadar da kolay değil.

Ayrıca çocukların içgüdüleri ile bazen bizim hislerimizi bizden bile iyi tahlil edebildiklerini de hesaba katarsak, işimiz daha da zor. Ve bu hislerin onlara geçmemesi için rol yapmak zorunda olmanın verdiği kötü tad da cabası.

Evet yalan yok, imreniyorum fotoğraflarını gördüğüm, hikayelerini okuduğum o yabancı annelere.

Claire Bidwell Smith @clairebidwell
Claire Bidwell Smith @clairebidwell

Ben de çocuklarımın ve bizim daha iyi koşullarda yaşaması gerektiğini biliyorum. Ama bu sadece ailenin yaşam koşullarına bağlı değil. İyi yaşam koşullarından uğruna yaşadığımız güzel kültürün nefis insanları yani hepimiz de nasiplenmeliyiz. Apayrı bir güzelliğe sahip bu coğrafyanın, bu ülkenin tadını çıkarmamıza uygun koşullara sahip olmalıyız hepimiz. Nasıl bakarsan öyle olur değil; acıtan gerçeklerin gülümseten gerçeklere dönüşmesi ile olur bu. Ve kişisel çaba, etraftaki yoğun gaz bulutu içinde parlasa da, bu bir gaz bulutunun içinde olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor maalesef.

Ah ne yapmalı da, hayatımızı daha beyaz, daha yeşil, daha renkli hale getirmeli.

Yabancı annelerin instragram fotoğraflarındaki doğa…’ için 3 yanıt

  1. Ne güzel özetlemişsiniz. Yazınızı okurken aklımdan geçen her konuya siz de değinmişsiniz. Zavallı çocuklarımız.. Her şeyin iyisini en az diğer uluslar kadar hak eden zavallı insanlarımız.. Refah düzeyi ileri ülkelerde insanlar hala halkı bilinçlendirmeye devam ederken biz sapır sapır üreme konusunda yüreklendirirsek yakın gelecekte hiçbir yerlere sığamayacağız zaten. 2050’de gerçekleşmesi öngörülen nüfus 9.7 milyar ve bu artışın en büyük sorumlusu bizler ve bu anlamda bize benzeyen Hindistan gibi ülkeler… Paylaştığımız gezegendeki sınırlı kaynakları tüketen daha fazla beşer barındırmaya çabalayarak geleceğimizi sıkıntıya soktuğumuz için tüm dünyadan özür dilemeliyiz. Ama önce kendi çocuklarımızdan. Duyarlı yüreğinize ve ellerinize sağlık.

    Liked by 1 kişi

    1. “Belki de insanlığın yararı için doğayı kontrol etmek yerine, “doğa”nın varlığını sürdürebilmesi için insanlığı (nüfusu) kontrol altına almalıyız”…. Gerçek bir çözüm gibi duruyor değil mi?

      Tüfek, Mikrop ve Çelik’in yazarı Jared Diamond’un Çöküş adlı kitabında insanoğlunun yeryüzüne yaptıkları geniş bir tarih perspektifinden vurucu gerçekliklerle anlatılır. Belki de bizim gibi nüfusu fazla, gelişmişlik düzeyi düşük ülkeler için, insan gibi yaşama seviyesini oluştururken (geliştirirken diyemiyorum genel durumu düşününce ne yazık ki) ciddi bir çevre bilincinin de eş zamanlı oluşturulması gerekli.

      Teşekkürler katkınız için.

      Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s