Çocuklar okula başlar başlamaz ödev denen gereksizlik de başlıyor. Üstüne proje denen bir meret var ki, hani ödevi tercih edecek insan, o cinsten.
Ben bu konuda oldukça katıyım. Ödevin günümüz okul düzeninde gerekliliğine inanmıyorum. Çocuklar kreşten başlayarak, yani genelde 3 yaş itibariyle, okula tam gün başlıyorlar. İlk 3 yıl, ilkokul öncesi eğitimde oyun zamanının en önemli payı alması gerektiğine inanıyorum. Ama gerek büyük şehirlerdeki alan yetersizliği, gerek çalışan ebeveyn koşulları, gerekse arkadaş sıkıntısı bunu okul dışında mümkün kılmıyor. İlkokul öncesi eğitimlerin artık gerekli hale gelmesindeki en önemli etken bu kanımca. Oysa mahallede arkadaşlarıyla oynayabilen, ağaç, börtü, böcek, çalı çırpı ile haşır neşir olabilen, evde anne ve babası, hatta anane, dede, hala, dayı, teyze ile vakit geçirebilen, günlük hayatın içine bu şekilde doğal olarak adapte olan çocuk okula gerek duymaz. Bilinçli ebevenyler bu konuda zaten çocuğa gerekli ek meziyetleri de sağlayacaklardır. Mesela makas kullanmak, boyama yapmak gibi. Olay bunların olanaksızlığı ise, mevcut koşullara bakmak gerek.
Yani kreş ve anaokulu evet gerekli bu bağlamda. Ancak bu açığı kapatmak üzere kurgulandıklarında gerekli işlevlerine erişebilirler. Bütün gün bir oda içinde, 20 çocukla beraber, sınırlandırılmış bir durumda, planlı aktivite adı altında sürekli boyama yaptırılarak olmaz bütün bunlar. Özellikle de 3 yıl boyunca.
Sonra ilkokula başlayan çocuktan beklenti, oyun zamanını doldurduğu ve yoğun rekabet sebebiyle, pompalanan bilgiyi taze dimağına deyim yerindeyse enjekte etmesi. Hadi buraya kadar elden gelen birşey yok, okula denen mefhum varsa ve mecburi ise, dahasına da imkan elvermiyorsa eyvallah, gidilsin.
Fakat bari evde rahat bırakın çocukları kardeşim. Sabahtan akşam okulda olan çocuğa bir de ev ödevi vermek ne demek? Bitmedi, proje ödevi nedir? Hele hikaye kitabı okutup, bunun ana fikrini ve özetini çıkartmak hangi akla hizmettir? Bu çocuk ilgisi olan alanı nasıl keşfedecek? Kitap okumayı nasıl sevecek? Nasıl sosyalleşecek? Nasıl dinlenecek? Birey olmayı, kendi içselliğini nasıl farkedecek?
Amaç çocuğun bütün zamanını doldurup, birey değil cemaat yetiştirmekse, bu düzen son derece marifetli!
Hele de ailelerin çocuk üzerinden kendi egolarını ve ebeveyliklerini yarıştırmaları yok mu! Zavallı bir durum.
Keşke biraz rahat bırakıp, biraz dinlesek, biraz bizi yönlendirmelerine izin versek çocuklarımızın. Eminim dünya daha güzel bir yer olurdu.
Bu yazıyı bana yazdıran kızımın şu andaki okulu ve öğretmeni değil. Şu ana kadar gayet güzel bir şekilde gidiyor okul maceramız. Bunu daha ziyade çevremde gördüğüm birkaç net örneğe dayanarak yazdım ki, genelleme yapılamayacak kadar az örnekler olması umudumdur. Sadece olaya bakış açımı paylaşmak istedim.
oğlum 4.sınıfa geçti en buyuk şikayeti kitap okumayı cok seviyorum ama özet yapmam gerektiği için okumakta istemiyorum diyor daha nasıl acıklanır ki çok ödev veren öğretmenimiz yok ama maalesef özet işi ve elyazısı kısmına bende ayarım.
BeğenLiked by 1 kişi
Merhaba Gülşah Hanım,
Okuma alışkanlıklarının devam etmesi konusunda ben de özet işinin baltalayıcı olduğunu düşünüyorum.
Eğer okumak zorunda olduğu kitap ilgisini çekmiyorsa, öğretmenle dilediği kitabı okuması yönünde konuşabilirsiniz. Kitap özeti olarak da, kitabın ne anlattığı değil de, kitapta neden bahsedildiğini tek bir cümle ile yazması konusunda teşvik edebilirsiniz.
Sanırım çocukların doğasına ters durumları törpülemek ve etkilenmemelerini sağlamak için biz ebeveynlerin kendi çocuklarımızın doğasına uygun çeşitli çözümler üretmeleri gerekecek okul dönemi boyunca.
Öğretmenimiz ilk toplantıda el yazısı hakkında hala eğitim camiasındaki tarışmaların sürdüğünü, avantajları yanında zorlayıcı etkileri de olduğunu söylemişti. Lise dönemine gelen çocukların yaklaşık %65’i düz yazıyı tercih ediyorlarmış. Bir süre sonra kendi yollarını çiziyor çocuklar neyse ki 🙂
sevgiler…
BeğenBeğen