Öncelikle çok şükür yiyecek yemeğimiz var. Doğadaki sistemin çarkına bu şekilde çomak sokmaya devam edersek, GDO’lu olsa bile yiyecek bir şeyler bulabilmek olacak korkarım muhabbetlerimiz yakında. Neyse bu mevzu derin, dalmayalım.
Çocuklar büyüdükçe yemek konusundaki tercihleri de evriliyor. Doğdukları andaki damak zevkleri gelişmekle beraber, pek de değişmiyor aslında.
8 ay gibi bir dönem beraber emzirdim çocuklarımı (tandem nursing). O esnada biri yeni doğmuş, diğeri ise 2 yaşında idi. Farkettim ki, ikisinin de m.eme tercihi farklıydı. Annelik merakı! ile tadına baktım. Biri tatlı, diğeri daha ekşi idi sütlerin. Kızım hala ekşiyi seven, farklı tatlara daha açık, acıyı ve baharatı tolere edebilen bir çocuk. Oğlumsa tatlıyı tercih ediyor. Farklı lezzetler ona göre değil. Damak konusunda daha keskin ve net bir tavrı var.
Çocuklar ilk çocukluk dönemlerinde henüz bozulmamış bir damak zevkine sahipler. Ne kadar farklı lezzetle tanışmış olsalar da, yoğun koku, renk ve tatlara karşı daha çekimser oluyorlar. Bunun sebebi hem yeni bir deneyim yaşamaları, hem de fazla duyumsanan tatlar. Eğer bu dönemde çocuğa güvenir ve zorlamadan, saygı duyarak yemek tercihleri konusunda uyum gösterirsek, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde iyi bir beslenme tarzlarının olacağını düşünüyorum.
Diğer yandan yeme alışkanlıkları, kültüre ve coğrafyaya göre değişkenlik gösteriyor malum. Yeme alışkanlıklarımızın, eğer herşey doğal akışında ilerlese idi, yaşadığımız coğrafya itibariyle doğru olduğunu kabul edebilirdik. Fakat artık herşey, her mevsimde ve her yerde olduğuna göre bu tezin bir doğruluğu kalmadı. Çocuklarımız dönemselliği yaşamadıkları için, “mevsiminde tüketelim” önermesini sürdürmekte zorlanacaklar gibi görünüyor. Özellikle şehirde yetişmiş yavrular. Bize yol gösterecek çevresel koşullardan uzak olduğumuza göre, içgüdülerimize güvenmek daha sağlıklı bir çıkar yol gibi duruyor.
Basite indirgersek, büyüme aşamasında karbonhidrat ihtiyacı artan çocuğun ekmek kemirmek istemesi veya makarnayı favori yemek ilan etmesi normal. Hafif yorgun ve kırgın hissseden bir beden için birkaç öğün neden meyve olmasın. Veya koşturmacalı bir öğleden sonra eve gelince sütlü bir tatlı veya dondurma için ısrarcı olmak doğal değil mi?
Bu yüzden yemek öğünlerinde birkaç seçeneğin olmasına dikkat ediyorum. Hayat tempomuz içinde bunun pek de kolay olmadığını söyleyebilirim. O yüzden gözünüzde kap kap yemekler canlanmasın. Örneğin dün akşamın menüsünde eşim ve benim için kızartma, kızım için salata ve peynir, oğlum için yoğurtlu makarna vardı. Bu akşam ise bize ıspanak, kızıma köfte, oğluma ise yumurta olacak. Mutlaka salata elbette. Özellikle zeytinyağı, limon ve nar sirkesi ile oluşturulmuş salata suyu her öğünün kurtarıcısı. Her anlamda üstelik: hazırlaması kolay, lezzetli, sevilen, doyurucu ve sağlıklı.
Çocukların bazı öğünleri atlamaları da normal geliyor. Yemek istemiyorsa masada sohbete eşlik ediyor, fakat yemeye zorlanmıyor çocuklarımız. Sofra adabından ödün vermek olmaz değil mi? Bazı öğünleri de, ki bunlar genelde hastalık dönemleri oluyor, meyve ile geçiriyorlar.
Olay sadece tek bir çeşit üzerine dönmeye başlarsa, bir süre o yemeği unutuyoruz. Böylece seçenekleri farkediyorlar. Mesela makarnamız bitmiş olabilir, almak için bir süre beklememiz gerekebilir gibi.
Aklı fikri sürekli gezmek olan kızım, yeni bir yemeği denemek istemeyen kardeşine “ileride başka ülkelerde çok zorlanacaksın, hatta aç kalabilirsin” diyerek, bir yol açmış oldu. Bu laf oğluma epey işlemiş olmalı ki, en azından tadına bakmadığı yiyeceklere karşı da bir farkındalık geliştirmeye başladığını gözlemliyorum.
Bir de unutmadan, uzun süreli bir araba yolculuğu veya birkaç saat geçirilecek bir park sefası sözkonusu ise, çantada mutlaka ayrı kaplara konuşmuş kuruyemiş ve elma veya mandalina bulunuyor. Bu şekilde atıştırma olgusunu yararlı besinlere yönlendirmiş oluyoruz ki; evde de ara öğün olarak bunları seçenek olarak görüyorlar.

Yemek demişken, çocukların deyimiyle “dünyadaki eeen,en,en,en, eeen, en, en, en sağlıklı şey” olan “su”yu yeteri kadar tüketemiyoruz. Bu aralar biraz da buna çalışıyoruz.
İşte bizdeki yeme-içme durumları şu sıralar bu mihvalde…
ben ne çocuklara ne gelen misafirlere yemek konusunda ısrar etmeyi sevmiyorum. hatta etmiyorum diyebilirim. çocuklar neyi ne kadar yiyeceklerini biliyorlar bence. tabakta yemek bırakmak bizde sorun değil. tabi ki abur cubur, sağlıksız içecekler ve tatlılar söz konusu olunca sınırlarım var. gdo lara ve organik beslenmeye gerçekten hiç girmeyelim ya benim moralim bozuluıyor…
sağlıkla büyüsünler çocuklarımız :)))
BeğenLiked by 1 kişi
Amin valla, sağlıkla büyüsünler de tek derdimiz yemeğin miktarı ve çeşidi olsun 🙂
BeğenBeğen