Tarihi kurgu romanları okumayı seviyorum. Genel olarak roman okumayı seviyorum aslında. Bir kaç günde bitiveren, akıcı, kolay okunan ve yormayı bırak, bir süreliğine insanı ortaçağ Avrupa’sına, en çok da İngiltere civarına ışınlayan romanlar okumak ayrıca çok zevkli.
En son okududuklarım, bir arkadaşımın kütüphanesinde gördüğüm ve bir nefeste okuduğum Rita Hunter’ın “ateş” serisi idi. Kitapları okuduktan sonra yazarı hakkında biraz araştırınca, gencecik bir Türk yazarla karşılaştım. “Zeynep Avcı Ataş” Şaşırtıcıydı, çünkü büyük bir ustalıkla yazılmış, döneme ve ilişkilere dair son derece isabetli bilgilerin olduğu, nefis kitaplardı. Bir İngiliz yazar bekliyordum, mutlu oldum açıkçası.
Seri aynı zamanda yakın arkadaş olan 3 lordun yaşadığı aşkları anlatıyor.
Serinin ilk kitabı Isabel ve Adrian’ın hikayesini anlatan “Aşkın Ateşi”. Kendine güvenen, oldukça öfkeli, cesur, toplumsal kuralları hiçe sayacak kadar gözükara ve ne istediğini bilen, sorumluluğunu da alabilen bir karakter olan kızıl afet Isabel ve güçlü, kendinden emin, koruyucu ve hırslı bir Adrian. Bu kitapla beraber serinin diğer iki karakteriyle de tanışıyoruz.
İkinci kitap Sophie ve Brendan’ın hikayesini okuyacağımız “Ruhun Ateşi”. Serinin en naif, en duygusal, iyilik perisi ve masum karakteri Sophie ile yine serinin iletişime en kapalı, en kendini beğenmiş ve en ciddi karakteri Brendan’ın hikayesi.
Son kitapta İskoç güzeli Davina ve ekibin son bekarı Stephan’ın hikayesini okuyoruz. İskoç ataları gibi toprağına ve ailesine bağlı, İngilizleri pek sevmeyen, kalender, çalışkan, akıllı ve intikam söz konusu olduğunda gözü hiçbir şey görmeyen Davina ve 3 lordun içindeki en sempatik, bence en kalender, ailesini koruyan ve evliliğe, her ne kadar hiçbiri sıcak bakmasa da, en uzak olan karakter.
Kitapları ardı ardına okuyunca bu 3 çiftin keşisen hayatlarına dahil oluyorsunuz. Her ne kadar dönem erkek egemenliği hoşuma gitmese de, işin içine aşk ve tutku girince, hayata verilen kısa molalar haline geliyor hikayeler.
Roman okumak güzeldir…