Hayatın ve İnsanın Ritmi

Sabah, “bugün okula geç kalmayalım, hızlı hazırlanmak gerek, evden tam vaktinde çıkalım” düşünceleri ile ruhumda bir sıkışma ile uyandım. Çocukların yatağa gelip, benimle mıkır mıkır boğuşmalarını uzatmak geçse de bir an içimden, kulaklarımı bu sese tıkadım. Hayatın ritmi yerine, şehrin ve koşulların ritmine kaptırdım kendimi. Ailemi de sürükledim elbette meşhur “hadi” nidaları ile.

20160411_102041

Bıraksam uğraşa uğraşa kendilerinin giyebileceklerini bildiğim kıyafetlerini giydirdim. Oysa özellikle oğlum kendisi giyinince çok gururlanıyor. Kızım benim hızlandırma çığlıklarım sebebiyle kendisi giyinmekten vazgeçti, beni bekliyor. Dişlerini eğlenerek fırçalayabilirler. Ama bekleyecek zaman yok, fırçaya macunu sürüp, ellerine tutuşturuyorum. Kahvaltıda keyifli bir sohbet edebiliriz. Ama vakit yok. Lokmaları ağızlarına tıkıştırıyorum. Oysa kızım nefis balerin resimleri çizmekle, oğlum bir şeyler anlatmakla meşgul. Ben yedirmesem, kahvaltı bir şölene dönüşecek. Fakat hala ‘hadi’liyorum. Kocam kahvaltıyı hazırlamış, sakince kahve içiyor. “Bırak kendileri yesinler” diyor bana, zihnimde uçuşuyor kelimeler, anlam veremiyorum o esnada.

Evden çıkılacağını biliyorlar. Bıraksam kendiliklerinden ayakkabılarını ve montlarını giyecek, çantalarını alıp kapıya çıkacaklar. Ama vakit yok. Bir yandan hızlı olmaları için söylenip, kızımın resmine şöyle bir bakıp, oğluma “evet, evet” deyip, giydiriyorum ayakkabılarını. Ben hazır mıyım? Saçıma bir tarak sürüp, bir fular takıyorum boynuma postu kurtarmak adına.

Kapıdayız. Arabaya koşturuyoruz. Bir an önce binsinler, kemerlerini bağlasınlar diyorum. Üstelik zevkle de uğraşıyorlar bunun için. İçim durmuyor, elimi kemere de atıyorum. Oysa otoparktaki kiraz ağacı yemişe durmuş. Çocuklar o duvara tırmanmak, kirazları toplamak istyemişlerdi. “Olmaz! Forma kirlenir, in o duvardan, sonra toplarsın, geç kaldık.”

Masamdayım. İş yerinde. Çayımı içtim. Sakinim. Sabah içimden çıkan garip “şehirli anne” canavarına acıyorum. Ruhumun şehirli berelerini farkediyorum. Aldığım darbelerin içinde sanırım en acı vereni, ruhumun ritm duygusunun değişmesi. Yavaşlayamadan geçiveren hayatın farkına varamamaktan korkuyorum. Çocuklarımın ritimlerine zarar vermekten ödüm patlıyor.

Yarın bir ormanda olacağız. 4 şehirli ve çocuklu aile, doğanın içine yola çıkıyoruz. Sadece 2 gün. Etrafımda gördüğüm orman, çocuk cıvıltıları, engin deniz, sonsuz yıldızlar ve harlı kamp ateşi ritmimi hatırlamamı sağlayacak diye umuyorum. “Durup, dinleme” halini seviyorum. Bunu kaybettiren bu şehrin ritmine veda etmeye yakın hissediyorum ruhumu.

20160416_123750

Soma’nın yıldönümü !

Ülkenin giderek ayağa dolanan karmaşası !

Dünyanın son yıllarda iyice karışan tüm coğrafyaları !

İçimizi acıtan, dünyayı hırpalayıcı şekilde değiştirecek olan büyük göç !

Çocuklarımının yakalayamamaktan korktuğum büyüme hızları ve geçip giden zaman !

Durursam, dinlersem, hissedersem sanki herşeyi berrak bir nefes gibi içime çekebilirmişim gibi geliyor.

Kadim insanlık ruhu için bu hayat bir “an”. Acılar da, mutluluklar da ! Ancak böyle hakkını verebilirim gibi hissediyorum. O “An”ı yakalayarak ve yaşayarak…

20160423_193305

Hayatın ve İnsanın Ritmi” için bir yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s