Tavşan Ailesi

Bir varmış, bir yokmuş.

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken.Anam düştü beşikten, babam aştı eşikten. Az gittim, uz gittim. Dere tepe düz, dümdüz gittim. Derken, derken bir sabah erken; vardım bir ormana, Kaf Dağı’nın ardında, daha güneş doğmamışken.

Kaf Dağı’nın ardındaki bu güzel ormanda bir tavşan ailesi yaşarmış. Anne tavşan, baba tavşan ve 6 minik yavru tavşan. Pek çok komşuları varmış. Çünkü ormanda yaşayan tavşan ailelerinin sayısı sayısızmış. Yavru tavşanlar minikken, sıcak ve tatlı yuvalarında oyunlar oynar, eğlenirlermiş. Anne tavşan ve baba tavşan da pek mutlu olurmuş onların yavru cıvıltılarından. Zaman geçmiş, yavru tavşanlar büyümüşler. Minik yuvalarında değil, ormanın derinliklerinde oynamak istemişler. Fakat ne mümkün!

Ormanda öyle çok tavşan yaşıyormuş ki, yavru tavşanlar oyun bile oynayacak yer bulamıyorlarmış. Mesela saklambaç oynayacaklar ama her ağacın ardında, her kovukta, her yaprak yığınının altına bir başka minik tavşan oluyormuş. Mesela ağaçta koşturmaca oynayacaklar ama her dalda başka bir tavşan koşturuyormuş. Zamanla yavru tavşanlar yuvalarının önünde oyun oynayamaz ve sıkılır olmuşlar. Yavrularını böyle görünce, anne tavşan ve baba tavşanı bir düşüncedir almış. Düşünmüşler, taşınmışlar, doluyu boşaltmış, boşu doldurmuşlar ve bir karara varmışlar.

Almışlar yavru tavşanları karşılarına, anlatmışlar dilleri döndüğünce:

– Yavrularımız, kalabalıkta oyun oynayamıyoruz. Yeteri kadar havuç bulamıyor, bulduğumuz havuçları eve getiremiyoruz. Dedik ki gidelim tenhalara, yemyeşil kırlara, hep beraber gülüp oynayacak bir yer bulmaya. Ne dersiniz bu karara?

Sevinçle zıplamaya başlamış yavru tavşanlar, dans etmişler hep beraber, bu kararı mutlulukla kabul etmişler.

Ertesi sabah olunca, güneş doğudan doğunca, tepelerin üstü ışıldayıp, yapraklardaki çiğ toprağa yağmaya başlayınca; sırtlarında yorganları, ellerinde havuçları koyulmuşlar yola.

Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Günler, haftalar, aylar, mevsimler boyunca yürümüşler. Sabah olmuş, gece olmuş, bir güneş, bir ay doğmuş. Aya yıldızlar, güneşe bulutlar karışmış. Tavşan ailesi derelerden geçmiş, tepelerden aşmış, dağları delmiş, denizleri yüzmüş ve bir düzlüğe gelmiş. Aman ne düzlük! Bir yanı yemyeşil çimen, bir yanı gür bir orman. Bir yanı şırıl şırıl bir dere, bir yanı çiçeklerle dolu bir tepe. Burayı çok sevmişler, bir kovuğa yerleşmişler. Akşam olunca yorgunluktan hızlıca uykuya geçivermişler.

dag

Sabaha karşı bir tıpırtı uyandırmış yavru tavşanları. Anne tavşanı dürtmüşler, baba tavşana seslenmişler. Tıpırtıyı çok merak etmişler, nereden geldiğini bulmaya ant içmişler. Kovuğun ardına, ağacın üstüne, yerin altına, yemyeşil kıra bakmışlar, her yeri aramışlar. Bir de ne görseler beğenirsiniz? Havuçların yanında bir minik tarla faresi, hapur hupur yemekte bizimkilerin gözüne kestirdikleri güzelim havuçları.

Bir koşu yanına varmışlar, tanışıp arkadaş olmaya çalışmışlar. Ama ne mümkün? Tarla faresi nemrut, tarla faresi kızgın, tarla faresi endişeli, tarla faresi çoook temkinli.

-Siz kimsiniz? Neden buraya geldiniz? Kimlerdensiniz? Benden ne istiyorsunuz? Gidecek misiniz? Kalıcı mısınız yoksa? Kemirgen misiniz siz de? Gündüzü mü seversiniz, gece mi yaşayangillerdensiniz? diye sıralamış sorularını birbiri ardına.

Şaşırmışlar tavşanlar, kalakalmışlar. Anlatmışlar başlarına geleni. Önceden yaşadıkları yeri. Ne istediklerini, tüm bildiklerini. Havucu sevdiklerini ama en çok da oyun yeri istediklerini. Saklambaca bayıldıklarını, ormanda koşmayı ne de çok sevdiklerini.

Fare burnunu kırıştırmış, kulağını kaşımış, ayağı ile toprağı kazmış, biraz havaya bakmış, biraz da elini sallamış. Düşünmüş taşınmış, tavşan ailesine kocaman bir gülümseme ve bıyıklarını titreten sesle “hoş geldiniz” demiş. Meğer o da oyun arkadaşına hasretmiş.

O gün bugündür, Kaf Dağı’ndaki gür bir ormanın kenarında, yemyeşil çimenlerin, şırıl şırıl bir derenin, her yanı çiçeklerle dolu bir tepenin yanında, sıcacık bir kovukta tatlı bir tavşan ailesi yaşarmış. En sevdikleri oyun arkadaşları upuzun bıyıkları, kocaman kulakları, ince kuyruğu ve kalın sesi ile bir minik tarla faresi imiş. Bütün gün kırlarda koşar, saklambaç oynar, gün batarken tepenin üstünde havuçla karınlarını doyururlarmış. Güneş batıp da, orman sessizliğe bürününce, güzel rüyalarla dolu bir uykuya dalar, mışıl mışıl uyurlarmış.

İyi uykular yavru tavşanlar, iyi uykular minik fare, iyi uykular anne tavşan, iyi uykular baba tavşan, iyi uykular bebeklerim…

… Masal bittiğinde kızım Kaf Dağı’nın gerçek olmadığını, sadece masallarda olduğunu söyledi. Aslında kafamızın içinde bir yerde minicikmiş Kaf Dağı. Ama hayal dünyası sonsuz olduğu için, herkesin Kaf Dağı sonsuz büyüklükte olabilirmiş. Büyülüymüş de aynı zamanda… Ah çocuklar, ne güzelsiniz…

Tavşan Ailesi’ için 4 yanıt

  1. Bu masal her şeyi anlatıyormuş zaten. Bir süredir Ankara’nın tavşan kalabalığındaydım, bu yazıları kaçırmışım tabii.
    “kızım Kaf Dağı’nın gerçek olmadığını, sadece masallarda olduğunu söyledi. Aslında kafamızın içinde bir yerde minicikmiş Kaf Dağı.” Bayıldım! Bunu aklımızda tutmamız gerekiyor.
    Güzel yavrularınızı kucaklıyorum. Tarla faresine selamlar! Size iyi baksın…

    Liked by 2 people

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s