Elif Şafak : Havva’nın Üç Kızı

Gündemden kopayım dedikçe, gündem burnumun dibinde bitiyor. Aslında kaçmaya çalışmıyorum, ama ne yalan söyleyeyim, bu aralar pek içimden gelmiyor olan biteni takip etmek. Bakıp geçiyorum ve kendi gündemimdeki minik telaşlarla yaşayıp gidiyorum. Yine de aradan başını uzatan sürprizlerle kafamın içindeki dumanlı dağların tepesinde buluyorum kendimi bazen.

Elif Şafak’ın Havva’nın Üç Kızı romanı işte beni ucu gündeme bağlanan yollara çıkarak sürprizlerden biri oldu. Çok sevdiğim bir abim ve ablam kitabı hediye ettiler bana. Ben de bir çırpıda yuttum elbette. Elif Şafak’ın kişiliğinden bağımsız olarak tarzını seviyorum. Pek çok kitabını okudum. Çağdaş Türkiye romanları arasında beni doyuran ve düşündüren yerleri var hikayelerinin. Anlatım tarzını da gayet başarılı buluyorum doğrusu. Eğer önyargılı bir duruşunuz varsa, buna rağmen bir şans verin derim.

0000000698812-1

Gelelim romana. Günümüz Türkiye’sinde, kafası kelimenin tam anlamı ile çorba bir kadın. Yetiştiği çevre ve ailesi Türkiye mozaiği. Bir roman olmasından mütevellit, tüm renkleri bir arada bulundurabilen bir desen. Annesi tarikata, babası solun derinine dalmış. Abileri bu iki uçtan tam olarak nasibini almış. Kendisi arafta, kararsız bir noktada hayata karşı. Kendini yakın bulduğu babası sebebiyle, varoluş noktasını eğitim olarak belirlemiş. Aynen benim gibi yaşamının bir yerinde İngiltere’de bulunmuş. Tam da şimdi, Türkiye’de, 3 çocuklu, varlıklı bir anne, eş, kadın. Bir akşam davetli olduğu bir yalıda, Türkiye’nin yeni zenginleri, sözümona entellektüelleri, topluma önderlik edebilme potansiyelleri olan ama bunu her an etrafımızda gözlemleyebileceğimiz gibi kendi çıkarları için kullanmayı tercih etmiş kalburüstüleri ile bir yemekte, kocası ve kızıyla beraber. Kitap yemeğe gidişleri ile başlayıp, yemekle beraber son buluyor. Arada Oxford’daki üniversite yıllarına giden düşünceleri ile bize kendini anlatıyor Peri. Bu arada Havva’nın diğer kızları olan dini bütün bir müslüman Mona ve dine tümden küsmüş bir deli fişek Şirin ile tanışıyoruz. Bu üç kızı birbirine bağlayan ve Peri’nin arafını keskin çizgilerle belirleyen profesör Azur ile bir de.

Kitap Tanrı kavramını, günümüz Türkiye’sindeki sosyal ve ailevi olgular çerçevesinde, üstelik bir kadının bakış açısı ile yorumlaması ile oldukça ilgi çekici. Her ne kadar abartılı durumlara kaçmış olsa da, bunlar yaşadıklarımızı keskinleştirmekte epey işe yarıyor. Bence tam da şu günlerde okunması iyi gelecek, bakış açınızı netleştirmekte işe yarayacak, içinde bulunduğunuz toplumu anlamada başka bir pencere daha gösterecek bir roman. Tavsiye ederim…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s