Gecenin içinde uyandım. Köpekler bile uykuda. Burada geceleri köpekler kendi aralarında havlama partileri yapıyorlar. Epey gürültülü ve eminim kendi aralarında eğlenceli. Sanırım günü değerlendiriyorlar. Yaz malum, gündem yoğun onlar için.
Tüm gün rüzgarın eşliğinde, iğde ağaçlarının altında, şahane insanlarla beraberdim. Denizin dalgası yüzümü, yosunlar ayaklarımı okşadı. İçimde bir huzur ve keyif dalgası salındı durdu. Akşam nedensiz bir hüzün, minik bir öfke ateşi hafiften varlığını hissettirdi. Hani regl öncesi bir sıcaklık sarar ya ruhu, ona benzer. Oysa çocuklarım ne güzel, ne tatlılardı. Onlar içimi nasıl da meltem havası ile serinletiyorlardı. Ama olmadı. Kumkurdu’nun Zakarina’sının ateşi keşfetmesi gibi, ben de öfkenin giderek ruhumda büyümesine şahitlik etmeye başladım. Buna en iyi geleccek şey uykudur, aynen sivrisinek ısırığına dondurmanın iyi gelmesi gibi. Uykuya teslim ettim kendimi.
Olmadı işte! Gecenin içinde uyandım. Köpekler susmuş, doğa yıldız örtüsü altında iç çekerek uykuya dalmış. Rüzgar bile durmuş. Bir tek kafamın içi bas bas bağırıyor. Bir kadın içi çığlık atarken ne yapar? Mutfağı temizledim. Bulaşık makinasının sesi bari eşlik etsin istedim sanırım düşüncelerime. Bir kadeh şarap ne de iyi gider, değil mi? Onu da kattım doludizgin kervanıma. Çocukların üstünü örttüm, kocamın yastığını düzettim, uyumaya bile çalıştım tekrar. Yine olmadı. Koyun Russell’ın yolundan gidip koyun mu saysam acaba? Bunun yerine düşüncelerimi en güzel anlamlandırma yolunu seçip, kelimelerin ardına sığınıyorum. Yazmak Çin’de alternatif tıp içinde yer bulmuş mudur acaba? Değilse, bir şansı hakediyor…
An itibariyle doğumgünüm başlamış durumda. 42 yaşın ele avuca sığmaz günlerini hakkıyla tamamladım. Kendimi hala 25 yaşın enerjisi, 40 yaşının olgunluğu, 60 yaşın bilgeliğinde hissediyorum. Oysa ne saçma, insan sadece günü yaşıyor. Bense hep benzer hislerdeyim. Sanırım yaşanan yıllardan bağımsız büyüyor ruhum. İyi ki belki de…
Mutluluk üzerine çok da düşünmemi gerektirmeyecek kadar mutluyum, ne güzel değil mi? Kaygılarım kendimle ilgil, değil çoğu zaman. Sanırım güçlü hissediyorum kendimi. Oysa ben de herkes kadar kırılgan, herkes kadar alınganım hayata karşı. Durduğum yeri beğenmeyince değiştirebilme sabrı ve inadı var bende sadece. Bu veriyor o yıkılmaz, tükenmez hissini diye düşünüyorum. Belki de bir yanılsama sadece, kimbilir!
Gece sabaha çalmaya, sesler yavaştan yükselmeye başladı. Az önce bir horozun sesini duydum. Cırcır böcekleri mi şunlar? Bir minik esinti mi yaladı yüzümü? Güneş de çıkar gelir dağlardan, hazırlanıyordur pırıl pırıl aydınlığa… Hah ezanlar da başladı. Hadi bana müsade, daha uyunacak uykular, kutlanacak yeni yaşlar, oynanacak oyunlar, gezilecek yerler, yenecek tatlar, içilecek badeler var… Gün beni bekler… İyi ki doğmuşum be 🙂
Ay çok tatlı 🙂 Gittikçe daha fazla keyif almaya başladık dünyadan değil mi? Tuhaf gelebilir ama gerçekten çok mutluyum sizin için. Yazılarınızı okurken bana bir serinlik, bir huzur geliyor 🙂 🙂
Bu arada siz de Aslan burcuymuşsunuz ki bu beni iyice duygularınıza yakın hissettirdi. Antalya’da ben de pek uyumuyorum sesleri dinleyip tanımlayarak sokağımın gece yaşantısına dahil olacağım diye, o da ayrı konu…
BeğenLiked by 1 kişi
Sanırım keyif zaman ve mekanla çok ilgili değil mi? Şimdilik ikisinden de gönlümce olması keyfimin sebebidir 🙂 Sizin için de aynısı geçerli diye tahmin ediyorum. Siz de mi aslan burcusunuz 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Evet 🙂
BeğenBeğen