Senin Yaşamın

O kadar kolay değil mutlu olmak bu ülkede. Bak baştan söyleyeyim, epey uğraş ister. Gayretli değilsen işten değildir karamsarlığa sürüklenmek. Koyvermek, vazgeçmek, umutsuzluğa teslim olmak… 

Düşersin bol bol. Ayağını kaydıranin haddi hesabı yoktur. Hele gülenin , ardından konuşanın, ohoo… Yılmayacaksın! Düşünce kalkacaksın ayağa arkadaş! Ardından güleni duymayacaksın, dedikodunu yapana kulağını tıkayacaksın. Sen mutluluk hedefini net koyacaksın, kimse yıldıramayacak seni. Uğraşarak, didinerek, haksızlıklarla savaşarak ve en önemlisi kendine inanıp, gülümseyerek devam edeceksin yoluna…

Yol seninse, kimse elinden alamaz, emin ol.

Hedefin netse, kimse saptıramaz, güven buna.

Düştüysen, kalk!

Umudun tükendiyse, yenile…

Gülümse be arkadaş! Bu hayat, sadece bir kereliğine ve tamamen senin… Sahip çık tüm yüreğinle ve ruhunla…

Sev onu, koru ve yaşat… Bu biricik yaşam, sadece sana ait 😊

Müzik ve Zaman

Pop, elektro, punk, hatta hardrock gibi bazı akımları seven ve dinleyen bir insan olmadım hiç. Gençken nasıl müzikler olduğunu anlamak için dinledim ve haklarında fikir sahibi olmak için okudum. Sanat müziği sadece muhabbet sofrasında, arabesk ise acılı ortaokul yurt yıllarımda hayatıma eşlik etti.

Dolu dolu 42 yaşımın tüm güzelliğini sürerken farkettim ki, ben bir caz ve protest ağırlıklı türkü insanıyım. Çocuklarla coşunca Latin ve rap, sakinleşip keyfe gelince slow pop.

Müzik, insanı insan yapan unsurlardan önemli bir parça. İnsan 40’lari devirip, kendine ait zamana da erişebilme lüksüne sahip olunca farkediyor içindeki güzellikleri birer birer…

Siz hiç dinlediniz mi uzun uzun içinizdeki müziği ve keşfe çıktınız mı sakin sakin? Zaman… Sen ne harika bir armağansin, insanin kendine ve sevdiklerine verdiği…

Gündem

Gündem gündem değil ki, takip edelim.  Her an insanı buhrana sürükleyecek bir şeyler oluyor canına yandığım ülkede. Ruhum sadece haberdar olmayı bile başaramazken, tüm bu olanları yaşayan insanlar nasıl yaşayabiliyorlar? Nasıl nefes alıyor ve mücadeleye durmaksızın devam edebiliyorlar? Dileğim o acılı ve kırgın insanların da, bizim hepimizin de böyle bir motivasyona sahip olmamız için hiç bir neden olmaması. Mücadele ancak ortada bir sebep kalmayınca bitiyor. Yoksa bayrak yarışı… Acıdan acıya, kızgınlıktan kırgınlığa… Yürek yarası…

Bazı günler birbirimizden ve çocuklardan başka kimse ile konuşmuyoruz. Televizyon açılmıyor zaten genellikle evde. Radyomuz sadece birkaç Yunan kanalı ile nostalji fm çekiyor. Sosyal medyayı okumazsak öylece yaşayabiliyoruz. Kendi halimizde. Haliyle zaman zaman ülkede olan biten, Nijerya veya Şili’de olan bitenden daha fazla etkileyemiyor bizi. Sanırım bu noktada instagram annelerini anlayabiliyorum. 

Ama olmuyor. Sonra birinin bir yazısı, birinden gelen bir haber, bazen bir sözcük, bazen çaresiz bir haykırış… İçim çekiliveriyor yine. Ruhum o mengenenin içinde büzülüp kalıyor. Ağlamakla bir nebze rahatlıyorum, minik bir nebze o da… 

Sonra…

Sonrası yine ülke, yine acı, yine mücadele, yine yılgınlık…

Sonrası yine bir umut, yine bir ışık, yine nefes, yine doğa, yine dünya…

Dünyanın tüm acıları ve dertlerine rağmen, nefis bir gezegen olduğu ve bizim de vademizi dolduran minik canlılar olduğumuz gerçeği yeter ferahlamaya… bazen…

Hâller

Yazmayınca yazamıyorum… Bu aralar böyle. Sanırım yaşama fazla kaptırdım kendimi 😂

Gündem beni bitiriyor. İçim daraliyor, yüreğim sıkışıyor, ruhum kararıyor. Oysa bir de günlük yaşam var. İçinde sevgi, neşe, umut, rahatlık, bol bol kahkaha barındıran. Minik ‘an’lar sayesinde bir anda içimize güneşi açtırıveren, kıkırtılari kahkahaya çeviren, durup dururken bir derin rahatlama nefesi almamızı sağlayan o ‘an’lar… İşte onlara tutunup coşuyorum yeminle. Dalıp dalıp gitmelerim inanamazliktan, kendimi bulduğum yerde olduğumun farkına varıvermekten, hayalin içinde gerçekten mutlu olmaktan… Bir yandan bir yerlerde düpedüz hayat için mücadele edenleri düşünüp ince ince sızlasa da yüreğim, yaşamak galip her koşulda be usta! Garip şey nefes alıp vermek, koyveremiyor insan öylece. Hele de bir çocuksa gözbebeğinde ışıldayan, baktığın o masum yürekse, boşveremiyor insan…

İşte öyle gel-gitlerde, öyle salım salım maviliklerde, öyle fısıltı hâlinde rüzgarın sesinde, bir iç çekişin peşinde hallerim… 

Elini tuttuğum hayat, her sabah güneşin rengarenk yangınıyla doğuyor ruhuma ve her gece katıp yanına yüreğimi, aynı güneşin yorgun saçakları ile batıyor denizin cümbüşüne. Halimiz hâl olsun…