Gidince Olanlar

İnsanın düşünmek ve daha çok düşünmek için bol zamanının olması nasıl muhteşem bir duygu biliyor musunuz? Ben artık biliyorum 😊

İstanbul’dan, büyük şehrin her türlü keşmekeşinden ve iş hayatının yarattığı stresten kaçmak istemeyen ve bunun için plan yapmayan kaldı mı bilemiyorum. Ama bunu gerçeğe dönüştürmüş biri olarak gönül rahatlığı ile şunu söylememe izin verin; elinizden geleni ardınıza koymayın. Emin olun yaşama dört elle sarılmak için sıkı bir sebebe daha sahip olacaksınız. Üstelik neşesi ve tatmini de cabası… Neyin mi? Yaşamın elbette 😉

Tam mânası ile gelmemin üstünden yaklaşık 4 ay geçti. Zaman ilerledikçe hem yeni hayata, hem de yeni mekana daha çok ısındık. Tüm aile zaman zaman hâlâ inanamaz durumdayız halimize ya!  Rehaveti yavaş yavaş üzerimizden atıyoruz. Önümüzdeki yıl dinlenmeye vakit ayırma niyetindeyim hâlâ. Ama yavaş yavaş kanımın bitlenmeye başladığını da hissediyorum. Okumaya çok vakit ayırmakla beraber, doyamadım yeterince. Sular seller gibi okumak, bir o kadar da gezip tozmak ama evimden de hiç çıkmamak arasındayım. 

Günler birbiri ardına sıralanırken, kafamda varolan fikirler olgunlaşıyor, yenileri ekleniyor ve kımıl kımıl oluyor içim. 

Ülkenin gündemine katkımın zavallı olduğunun bilinci ile kendi kişisel dünyamı zenginleştirme ve en değerli hazinem olan çocuklarıma odaklanma sürecini yaşıyorum.

Her gelen günün coşku ile hayatımı daha da zenginleştirdiginin farkına varıyorum.

Bunlar çok güzel günler ve daha da güzel günler göreceğimiz inancı ile mutlu uyanıyorum. Evet, herşeye rağmen hem de… 

Zeytine, Katar’a, 2 kez müebbet alan Atilla Taş’a, Nuriye ve Semih hocalara ve dahasına rağmen… Zeytin için, iş ve aş için, memleket için, Zeytin Çekirdekleri için, çırpınan gençler, çabalayan insanlar için, saksıdaki çiçeği açtı diye sevinebilenler, çocuğu okuduğu için gurur duyanlar için, hâlâ müziğe ve dansa gönül verenler olduğu için, yaşam için… 

En çok çocuklarımın gözlerinin içine baktığımda gördüklerim için…

Yorum bırakın