İnsanlar İstanbul’dan kasabaya taşınmakta ilgili sorular soruyorlar bana. Elimden geldiğince anlatayım neler olup bittiğini.
İstanbul’dan taşındığımızda epey şaşkın bir haldeydik. Burada olduğumuza inanamıyorduk. Öncesinde buraya adapte olmak konusu hiç dikkatimizi bile çekmemişti. Sadece gelmeye odaklanmıştık. 😊 Sudan çıkmış balık tabiri biraz fazla, fakat yakın 😂
Kasabada yaşamaya başladığımızda elbette en önce mutlak gereklilikler geldi; Okul, okula yakın ev, evin durumu, ısınma, konu komşu…
Civardaki yaşam önemli. Malum yazlık mekan, bazı evler uzun süre boş kalıyor. Bunu gözönünde bulundurmak gerekli. Zira kış fazla sakin geçebilir 😏 Bu konuda tek söyleyebileceğim, sakın ev alıp gelmeyin. Önce yaşayarak fikir edinmek gerçekten önemli. Biz yazın taşındık ve aralık ayının sonunda tekrar taşınmamız gerekti mesela. Önce kiralayıp biraz yaşayın.
Okul araştırmak İstanbul’da gayet önemli bir mevzu. Çocuk kreş çağına gelince ebeveynler okul bakınmaya başlar. Küçük yerlerde ise üç aşağı beş yukarı bellidir iyi ve kötü okullar. Ama öğretmen konusu zor. Çünkü okul çağında çocuğu olan tanıdık bulmanız gerek fikir almak için. Aileyi tanımadan fikirlerinin sizin önceliklerinize ne derece uyduğunu da bilemezsiniz. Tavsiyem gidip okulu görün. Fiziksel koşullar size eğitimcilerin çalışkanlığı ve o okulu sahiplendiği ile ilgili fikir verecektir. Genelde yakında oturanların çocukları o okulda okuduğu için, evlerin ve sokakların durumu bile fikir sahibi olmanızı sağlar. Fırsat bulursanız idarecilerle konuşun. Ayrıca okulların sosyal medya hesapları da bilgi edinmek için güzel bir kaynak. Bu konuda eğitim kurumlarımız gayet başarılı bence.
Evi ve okulu hallettiğinizde işiniz çok kolaylaşıyor. Şimdi sırada kasaba veya küçük şehir yaşamının temposuna ayak uydurmak var. İstanbul’da ne kadar yoğun ve hızlı bir yaşam tempomuzun olduğunu buraya geldikten 6 ay sonra net olarak farkettim. Her an yetişmesi gerekli bir şeyler vardı. Ulaşım ciddi bir dert elbette. Bu yüzden hızlı yaşamak gerekliydi. Kaşların çatık, yüzlerin asık olmasının en önemli nedenlerinden biri ! Trafik gündemden çıkınca, zaman bir anda genişleyiveriyor. İçine alacağı yaşam çoğalıyor. Aceleye gerek kalmıyor. Sakince bir sürü şey yapmak mümkün hale geliyor. Başka bir yazıda, insanın meğer yapacağı ne kadar fazla harika şey olduğunu ve bu bol zamanın bile göze az geldiğini anlatırım.
Çalışan bir anne olarak günümü, haftamı ve hatta yılımı planlı yaşamam gerekli ve anlaşılır bir şeydi. İşe gitmemenin en güzel yanı canının istediğini, istediğin zamanda yapabilmek olmalı sanırım. Yağmur yağarken battaniyenin altında kahve içip, film izlemek, sabah sahilde uzun bir yürüyüşe çıkmak, günün herhangi bir saatinde kitap okumak, öğlen uykusu… Yazmakla bitmez. Ben erken kalkan biri olduğumdan sabah uykularına değinmiyorum, ama alıcısı çoktur eminim 😉 Çocuklu bir hayat, üstelik de verimli olsun derseniz bu zamanı planlama olayına devam etmenizi öneririm. En önemli fark ise değişikliğe açık planlar ve geniş zamanlar olması. Her bir parçanın yerinin belli olduğu bir puzzle yerine, parçaların her yere uyumlu olduğu lego yapmak gibi biraz. Umarım anlatabildim😀
Yılların yorgunluğunun çıkması kolay değil. Uzun süre durdum ben de bu yüzden. Sonra aklımdakileri ve kalbimdekileri yavaş yavaş hayata geçirmeye başladım. Tavsiyem ertelediklerinize saldırmayın. Yoksa sabır ve itina isteyen, zevk almak için zaman ve emek vermeniz gereken o ‘özlemler’ birer hayal kırıklığı olabilir. Ağırdan alın yaşamı ve getirdiklerini. Teker teker ve sakince. Güzellik güzelliği, umut umudu, hayal bir başka hayali tetikliyor. Yeter ki zaman ve emek verin. Yeterince sulanan ve güneş ışığı alan bir bitki gibi, zamanı geldiğinde çiçek fışkıracak her bir yerinden.
Ve lütfen şunu unutmayın; güzel ve anlamlı yaşamak için bir şeyleri beklemek sadece ömrünüzün bir gününü daha heba etmeniz demek. Mutluluk koşullarda değil, içimizde.
Kış kapıda. Umarım o iliklere işleyen soğuk, kasvetli ve karanlık, aynı zamanda dirilten, gülümseten, yaşadığımızı hissettiren nefis hava, size huzur ve sükunet versin. Hayat zor ve bir o kadar da muhteşem…
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...