2018 Dilekleri

Dünyada barış,

Yoksulluğa çözüm,

Kadın, çocuk, hayvan, doğa hakları,

Herkese, devrimleşmiş ve evrimleşmiş, ücretsiz ve adil bir eğitim

Ve elbette dahası…😂😂😂

Yok arkadaş, ben öyle boyumdan büyük işlere kalkışacak değilim. Kibri vicdanından büyük, aklı cüzdanından küçük beyefendiler ve hanımefendiler! zaten ziyadesiyle hakkından geliyorlar o işin. Biz kendi işimizle meşgul olalım.

Doğrusu 2017’den öğrendiğim birkaç şey var. Bunlar ne derseniz;

1. Başka şekillerde yaşayan insanlar da var. Hayır lafta değil, gerçekten var. Bunu bilmek başka, inanmak bambaşkaymış. Türlü çeşit ve hatta tuhaf bile denebilecek bin şekilde yaşamlar sürdürülüyor. İnanmazsınız, pek çoğu da gayet huzurlu ve hatta mutlu şekillerde. O nedenle hayatı güzelleştirmek adına bulmaya çabaladığımız çözümler biraz güdük kalıyorsa her defasında, bir nedeni de uydurmaya çalıştığımız kalıbın farklı farklı olmasındanmış.😵

2. Zaman, koşullardan bağımsız yetersiz bir kaynakmış. O sebepten kendisine pek prim verilmemeli ve fazla kaale almadan yola devam etmenin yoluna bakmalıymış.

3. Yolunda gitmeyen şeyler için sızlanmayı bırakmanın en güzel yolu, uğraşmaya başlamakmış. Öyle alakasız işlerle değil elbette. Eğitim mi derdin, bir yolunu bul ve eğit ya da eğitil! Temizlik mi derdin, al eline torbayı, çık sokağa! Okumak mı, kur bir kulüp, her ne şekilde olursa olsun devam ettir, uğraş onunla! Ya da ne biliyim, memleket mi derdin, kardeşim tek yolu siyaset değil ya, tut bir kenarından çocuğun, kadının, ormanın, suyun, havanın, madenin, eğitimin, sağlığın, hayvanın, tarımın… Hepsi bir arada al sana memleket işte… Etki alanındaki varlığın kadar biri olduğunun ayırdına vardığında, etkin bir insan olmanın da yolu açılmış oluyor. Dünyada doldurmaya çalıştığın alan işte orası, hakkını vereceksen yaşamanın hani, aklında olsun 😉

4. Hayallerini gerçekleştirmek güzelmiş. Bunun için biraz inat, biraz çaba, biraz şans ama bolca sabır, en çok da bir hayalin kendisinin olması gerekmiş. Ve hayaller asla bitmezmiş. 😎

5. Okumak, okudukça daha da güzelleşen bir eylemmiş. Ve zaman zengini olmak, ne okuyacağına karar verirken rahat olmak anlamına geliyormuş biraz da. Bu sene bol bol roman okuyabilmem çok ayrı bir keyif kattı hayatıma.

6. Ebeveynlik düşündükçe, yaşadıkça derinleşen, farklılaşan, güzelleşen bir şey. Ve bu işin en doğrusu, en doğalı, en güzeli yok. Fakat buna kendini inandırmanın da imkanı yok. Ondan sebep, sev çocukları, çok sev ve bunu iyice anlamalarını sağla yavruların. Yapabileceğin “en” ebeveynlik o işte.

Evet, 2018 için dileğim ve hedefim ise şu: Daha çok yeni şey öğrenmek ve farkına varabilmek. Elimden gelen en iyi şekilde yaşayabilmek için, elimden gelenin en iyisini yapabilmek.

Hadi iyi yıllar ahali 🎄🎉🎋🎊💞

Kitap Kulübü Kurma Hikayemiz

Ayvalık’a yerleşince farkettik ki burada bir kitapçı yok. Evet yok! Bir tane var sayılır ama tam değil 😵 Sahaf var, fakat yetersiz elbette. Gerçi kitap alışverişini genelde internet üzerinden yapıyoruz. Öte yandan kitapçı gezmenin keyfi de bir başka. Tam ‘al sana kasaba hayatı’ nidaları ile kendimizi ‘biz size demiştik, yapamazsınız, özlersiniz büyükşehri’ söylemlerine kaptıracaktık ki; mis gibi, şahane, nefis kütüphaneyi keşfettik. 😜😉

Ayvalık’ın kütüphanesi tepenin üstünde koca bir bina. Oldukça geniş. Kışlar sıcak ve kuru, yazlar serin ve ferah şekilde bir iklime ev sahipliği yapıyor. 😄 Manzara desen, malum leb-î derya deniz. Çocuklar için satranç tahtaları, yer minderleri ve çeşitli oturma alanları ile geniş bir salon ve ayrıca daha küçükler için minik bir sahnesi, minderleri, kukla tiyatrosu düzeneği, oyuncakları ile bir başka salon daha!😉👍 Yetişkinler bölümü kitap dolu. Kıvrıl deri koltuğun birine, saatlerce oku. Ayrıca gençler rahat ders çalışabilsin diye ayrı bir salon, engelliler için başka bir salon, mini toplantılar için farklı bir tane daha, kocaman bir konferans salonu, sergi salonu, ebrû atölyesi… Bak yazarken yoruldum, o derece.

Kitaplar desen binlerce. Yenisi, eskisi, günceli, edebîsi, dergisi, antikası… Sürekli yenileniyor üstelik.

Ee, böyle şahane bir ortamın, emeklisi bol, yapacak işi az nüfusu yoğun bir kasabada dolup taşması beklenir değil mi? İşte o öyle olmuyormuş. Okumayan yurdum insanı burada da okumuyor. Okuyan epey ciddi bir kesim de, kütüphane alışkanlığını kaybetmiş veya kazanamamış. Bu nedenle ihtiyacı olmasına rağmen kütüphaneye uğramıyor. Biz bir kaç ay sonra baktık ki olmuyor, fazla sessizlik bize göre değil; çocuklarla bu işe bir el atmaya karar verdik. İşte kendimizi kütüphane gönüllüsü ilan etmemiz bu şekilde oldu.

Sonra kütüphane müdüremizle konuştuk. “Seviniriz, ne yapmak isterseniz destek veririz” dedi. Halkın verimli ve yoğun instagram kullanımına güvenerek @ayvalik_kutuphanesi hesabını bu şekilde açtım. Paylaşımlar yavaş ve emin şekilde çoğaldı.

Derken bizim gibi İstanbul yeni göçmeni, dinamik ve gayretli bir Ayvalık annesi ile yolumuz sosyal medyada kesişti. Bir kaç yazışma, olumsuz yorumlara rağmen, bizi kitap kulübü kurmak için galeyana getirmeye yetti. Kitap kulübü fikri yıllardır aklımdaydı ama ortamını henüz bulamamıştım. İşte zamanı ve yeri gelmişti.

‘Başlayalım, kervan yolsa düzülsün’ dedik. Dört bir koldan duyurulara başladık. Sosyal medya hesapları, okullar, kafeler, karşılaştığımız insanlar… Dilimizde bir kulüp lafı, konuştuk bol bol.

Önce Ayvalık Anneleri Kitap Kulübü buluşması ayarladık. Heyecanla beklerken, ‘belki de kimse gelmez ve biz ikimiz başlarız’ diye konuşuyorduk bir yandan da. O gün hangi kitabı seçeceğimize karar verirken 6 kişiydik. 📚👏🎉🎆 Bir ay sonra ilk buluşmada birbirini henüz tanımış 4 kadın, Ece Temelkuran’ın Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ı üzerinden hayatı, kadını, evliliği, hayalleri, göçü ve Ayvalık’ı konuşuyorduk. Yaşadığım mutluluk ve tatmini anlatacak kelimelerim yetersiz.👍

Çocuklar için her haftasonu anne-çocuk kitap kulübü yapmaya karar verdik. Şu ana kadar 5 kez buluştuk. Her defasında birileri geldi. Bazen oyun oynadık, bazen kitaplar okuduk, çoğu zaman sohbet ettik. Benimkiler çok sahiplendi. Hatta kızım bir afiş tasarladı ve sınıfında sunum yaptı. Okulun çeşitli yerlerine astık. Hayata geçirmek için heyecanlandığımız yepyeni fikirlerimiz ve projelerimiz var.

Katılımın çok olmasını önemsemiyoruz. Sürekli olması daha önemli. Bu sayede bir farkındalık yaratmayı umuyoruz. Amacımız kütüphanelerin birer yaşam alanı olduğunu anlatabilmek, yararlanan kişi sayısını artırabilmek. Ayrıca elbette kütüphane deneyimlerimizden kendi adımıza aldığımız zevki ve faydayı artırmak.

Bu tarz bir oluşum için istek, emek ve inat gerekli diye düşünüyorum. Sonrası bol duyuru ve sabır işi.

Biz elimizi taşın altına koyduk anlayacağınız. Feyz alan olursa mutluluğumuz daha da çok artar. 😉📚💞

Not: Bu yazıyı özellikle isteyen tatlı kadına da ayrıca selam olsun. 😄💜

Selam

Bugün bir garipti hava. Seyretmeye doyamadığım cümbüşünü bıraktı ruhuma. Sabah güneşin doğuşuna bir kala sakin bir gülümseme ile selamladı bizi. Henüz çözülememiş bir fizik teoremi gibi hınzır. Havada birkaç bulut, altı kapkara, üstü beyaza çalan gümüş.

Sonra geldi rüzgâr. Sakince, acelesiz, kalender. Şöyle bir yokladı, okşadı, serinletti. Sevdirdi hani kendini, öyle masum. Ardından sökün etti var gücüyle. Anlayamadan saçlar karıştı, ruh karıştı, akıl karıştı. Sildi süpürdü geçmişi, kattı önüne doludizgin. Sanırsın birazdan bir muhabere olacak, atlılar dörtnala koşuyor cepheye.

Ve gök yarıldı. Damla damla değil, tane tane hiç değil. Okçuların hepsi aynı anda bıraktı yaylarını sanırsın, öyle şiddetli. Her biri hiddetle düştüler yeryüzüne. Arada bir kılıç ışıltısı çaktı kiminde, kimi sadece öfkesini kustu şiddetle.

İşte tam o anda gördüm gökyüzünün barış kurdelesini. Rengarenk parlıyordu gökte. Tamamını göremedim, sakladı bulutlar. Ama Ege’nin lacivert suları da gördü ve çekti aldı içine. Ondan mıdır bugün deniz bir havalı, bir şenlikli, bir coşkulu.

Ve bir anda, aniden, yok yere durdu o hiddet. Kalp atışı kadar bile sürmedi. Görmeyenler inanmadı, bilemedi.

Güneş kıyıdan parladı bir an gözüme. Sanırsın gelinlik kız, öyle mahçup. Yok, sahnenin kıyısından salonu kesen bir dansöz kıvamında daha çok, -selam olsun Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ın Amira’sına-, hınzır, işveli, cazibeli, görmüş geçirmiş ama hâlâ masum.

Gece, günün kepengini indirirken işte o dansı izliyordum Ege’nin sularının karşı kıyısında.

Ah be ne gündü. Şükürler olsun… Görene, duyana, farkedene, yaşayana, hissedene selam olsun…