Şimdi sırası mı, ne dersiniz? 😤 Tam da sırası aslında. Biz hem devlet geleneği, hem de coğrafya gereği siyaseti günlük hayatımızın tam da orta yerinde, gayet muazzam bir yoğunlukta yaşamaya programlı şanssız bir tebaayız. Özellikle tebaa dedim, çünkü genlerimizde taşıdığımız yüzyıllara yayılmış bir padişah geleneği hüküm sürüyor bünyelerimizde. Son yüzyılın bir nevî mucize eseri demokrasisi, tam manasıyla içimize işlemeye ortam bulamadı malum. Ne yazık! Oysa Mustafa Kemal gibi biri bize nasip oldu. Mevzu derin arkadaşım, ha deyince toparlamak olası değil.
Peki şimdi neredeyiz? İşte o son cumhuriyet yüzyılının ilk zamanlarının yaşayanları ve çok şükür yaşatanları hâlâ hayatta ki, dananın kuyruğu bir türlü kopamıyor. Onca çabaya rağmen demokratik, insan gibi, çağa yakışır yaşama hak ve isteğimiz sönmüyor, tükenmiyor. Hayır diye bas bas bağıran bizler, o umudu hiç kaybetmeden, söylenerek, karamsar muhabbetlerde iç çekerek, bazen kaçıp giderek, bazen sokaklarda, bazen karakollarda, kimi zaman ne ne acı mezarlıkta yaşatıyoruz o umudu.
Önümüz yine bir seçim. Biz ki siyaseti kahvaltıdan gece yarısına almışsak içimize, teoriler üretmekten yana zenginiz elbette. Konuşarak, tartışarak, adam gibi açıklayarak, yeri gelir göstererek, kimi zaman mağlup olup bilenerek geçecek zaman her seçim dönemi olduğu gibi. Ve biz yine her zamanki gibi bunun son çıkış olduğu konusunda yüzümüz pancar gibi olana, sesimiz kısılana dek konuşacağız.
Ben umudu kaybetmekten yana değilim. Eğer olursa bir hüsran, ayağa kalkıp ileriye doğru yine yürüyeceğimize inancım var. Biz siyaseti her ne olursa olsun hücrelerimizde sindirmiş bir halkız. O yüzden bu güvenim.
Fakat yine de bir çıkış olduğu, ama hep olmayabileceği gerçeğini akıldan çıkarmamak gerek. O köprü biz yaklaştıkça uzaklaşıyor yanılsaması ile yadsınamayacak denli gerçek. Bunu Ortadoğu, Afrika, Güney Amerika, Uzakdoğu ve hatta Avrupa’nın orta yeri çok yakın zamanda söyledi bize. Korkmak bazen umudu alevlendirir. Bende olan bu sanırım.
Dünya döne döne yangına giderken hız almanın lüzumu yok. Birleşmekten ve kalan sağlarla elele vermekten başka çıkar yok.
E o zaman, haydi seçime dostlar…