Ayvalık rüzgara teslim iki gündür. Kaz Dağları sağolsun oksijen yağıyor mübarek. Rüzgarlı havalarda en sevdiğim şey, kuytu bir köşeye kıvrılıp etrafı seyretmek. Şu andaki manzaram beyaz köpüklü dalgaları ile Ege Denizi ve saçlarını savuran 20’lik kız misalî, pek şenlikli köpüren zeytin ağaçları. Müziğim de çok sesli bu arada. Rüzgar artık nasıl dolduysa, çağlaya çağlaya, çığlık çığlığa anlatıyor olanı biteni. Kim kızdırdı doğayı bunca bilmem! Belki fütürsuzca canına kastedenlerdir, ne dersiniz?
Rüzgarın dağların rengini koyu laciverde çevirdiğini farkettiniz mi daha önceden? Ya da bulutları küme küme olmaya zorlayıp, işbirliğine teşvik ettiğini? Kuşlara bir acele hâl hasıl olduğunu rüzgarda? İnsanların en çok da böyle zamanlarda şefkate değer verdiğini?
Bir hikâye vardır, bilmem bilir misiniz? Rüzgarla güneş kimin daha güçlü olduğuna dair bahse tutuşurlar. Yolda bencileyin yürüyen bir adamın ceketini kim çıkaracak diye restleşirler. Rüzgar tüm haşmetiyle savurur nefesini. Adam sarındıkça sarınır ceketine. Rüzgar şiddetini artırdıkça bürünür kendi bedenine, ceketi ile bir olur adeta. Pes eder sonunda hiddetli rüzgar. Ardından salar tüm ışığını güneş cömertçe adamın üstüne. İçi ısınır adamın, yüzünde bir gülümseme peydahlanır. Bir süre sonra kaynaşır ısısı ile güneşin ve seriverir kendini ortaya, atar ceketi bir kenara.
İnsan da öyle değil mi? Derdini tatlı dille anlatana dökmez mi dermanını içinin tüm şifası ile.
Bak seçim kapıda, anlatın derdinizi tatlı dilinizle.😉
Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim 😘😊
BeğenBeğen
Benim de sevdiğim bir hikaye bu 🙂
Yavaştan vakti geliyor artık oraların nasıl sabredeceğim bakalım 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Gelin gelin tam zamanı şimdi buraların
BeğenBeğen