Özel okul ve devlet okulu ikilemini yaşıyoruz çoğumuz. Ben de kendi perspektifimden birkaç kelam edeyim dedim.
Benim çocukların biri özel okulla başladı eğitim hayatına. Epey köklü, sanata eğilimi olan bir okuldu. İki yabancı dil öğretiyorlar, fena da değil. Sosyal etkinlikler, kütüphane vs gayet yerinde. Ücreti de genel anlamda iyi. Ortalama diyelim. İstanbul’da özellikle belirli semtlerde zaten özel okul dışında bir alternatif de yok zaten. Neyse, başka mevzu bu…
Sonra devlet okuluna geçti. Çünkü İstanbul dışına göçtük. İki numara direk devlet okulunda başladı.
Gözlemlerim şunlar;
1. Özel okul veliye endeksli. Velinin tatmini öncelikli. Veli de parası nispetinde okulun içinde söz hakkı talep ediyor bir şekilde. Bu durum öğretmene son derece olumsuz yansıyor. Çünkü üzerindeki baskı çift taraflı oluyor.
2. Özel okula verilen paranın %10’u devlet okulundaki sınıfa verildiğinde dahi gözle görülür fark yaratmak mümkün. Mesela sınıfa alınan kutu oyunları, sınıf kitaplığı, ek malzeme ciddi manada kullanılıyor.
3. Devlet okulundaki öğretmen “iyi” ise çocuğa katkısı müthiş. Çünkü işini şevkle ve adanmışlıkla yapma olasılığı yüksek. Kariyer ve yönetim baskısı karşılaştırıldığında çok daha rahat.
4. Atatürk ve müfredat ile ilgili kafamızdaki soruları çözdük. Çünkü iş kesinlikle önce öğretmende, sonra da yönetimde bitiyor. Kuralları esnetmek her zaman mümkün.
5. Devlet okuluna veli katkısı çok önemli ve mümkün. Özel okuldaki pek çok olanağı biz veliler kendi olanaklarımızla çocuklara sağladık. Birimiz İngilizce dersi, birimiz satranç dersi veriyor. Bir öğretmen tuttuk, halk oyunları öğreniyorlar. Sınıfa şahane bir kitaplık ve kutu oyunları dolabı yaptık. Masaların üzerini akıl oyunu tahtası şeklinde boyadık. İş yine öğretmende ve veli işbirliğinde yatıyor.
6. Çocuklar farklı sosyo kültürel çevrelerden gelen arkadaşları ile beraberler. Bu kişisel gelişimleri anlamında hatırı sayılır şekilde olumlu katkı sağladı. Farklı iletişim şekillerine adapte olmalarına ve iyi-kötü ayrımını netleştirmelerine yardım etti.
7. Maddi olarak okul dışı etkinliklerde harcayacak daha çok paramız var haliyle. Ve özel okulun veremediği daha fazla şeyi verebildiğimizi keşfettik. Seramik kursu, tarihi alanlara gezi, eve aldığımız oyun materyalleri vs.
8. Çalışan ebeveynler için geçerli değil ama çocuklarla daha çok beraber olma şansımız var. Çünkü okul 9:00-2:40 arasında. Okul sonrası zaman bizim 😊
9. Çocuklar okulda aktiviteye boğulmadıkları için, evde daha aktif oldular. Kendi ilgi alanlarına yönelme şansları arttı. Çünkü artık buna çaba harcamaları gerektiğinin farkındalar. Drama, yabancı dil, dans, müzik, spor vs seçip onun kursuna gidebilme şansları oldu. Önlerine hazır gelmeyince daha kıymetli oldu bu olanaklar.
10. Teneffüsler uzun, okul sonrası arkadaş buluşmaları yoğun, ödevler boğmuyor, daha çok oyun oynayıp, daha çok kitap okuyorlar. Çünkü daha çok zamanları oldu.
11. Özellikle küçük yerlerde devlet okulları arasında sosyal faaliyetler ve yarışmalarda bir tatlı rekabet var. Bu da eğitimin kalitesini artırıyor. Özel okullardaki sınav başarısı kriteri önemli değil devlet okullarında, özellikle ilkokulda. Benim için bu ciddi bir avantaj.
12. Özel okuldaki arkadaş çevresi ve okul içi güvenli ortam ebeveyn için bir rahatlık. Devlet okulunda sürekli okulla irtibat gerekli.
13. Eğer çocukla kendiniz ciddi çaba gösterip zaman ayırarak ilgilenemeyecekseniz, özel okul bunu sizin yerinize bir nebze yaptığı için tercih sebebi olmalı.
14. Devlet okulunun işletme değil, kurum olma mantığı daha ağır basıyor, ki bence güzel bir özellik.
15. Bütün bu gözlemler aynı zamanda büyükşehir ve kasaba hayatı karşılaştırmasını da içeriyor. Bu da çok önemli bir kriter bence eğitim açısından.
😊
Tabii ki yine çok güzel derlemişsin arkadaşım. Bu maceranın henüz çok başında olup da ülkemin bu malum ikilemine düşmüş yüzlerce çiftten birilerine ulaşsa pek güzel yol gösterici olur.
Şu sekizinci madde… Kesinlikle aynı fikirdeyim, ama özel okullarda her gün on saat ders yapılması, okul sonrası etüt zırvalığı ve Cumartesileri de okullara gitmeler hep o çocuklarıyla vakit geçirmeyi pek de düşlemeyen ebeveynler sayesinde aldı başını gitti. Öğretmenlik mesleği çocuk bakıcılığına döndü. Çok kızdırıyor beni ne diye çocuk doğurmuş olduğunu anlayamadığım, ‘daha fazla ders yapılsın, daha çok ödev olsun’ diye okul yönetimlerine baskı yapan anneler, çocuklarıyla zaman geçirmeye korkar gibi görünen babalar…
Bu arada sizin orada gerçekten harika işler çıkarılıyor. Örneğin Datça gibi bir yerdeki devlet okulunda bile mini mini ilkokul bebeklerinin annelerinin whatsapp grubundan birbirlerini gaza getirip ya etüde ya da sınav kaygısıyla baş etme kursuna (ya da öyle bir şey) gönderdiklerini duydu bu kulaklar. Mis gibi Datça’da rahat bıraksana çocuk kaygısızca oynasın sokakta. Sonuçta iş yine sizin gibi bilinçli velilerde bitiyor…
BeğenLiked by 1 kişi
Önce ebeveynlerin bilinçlendirilmesi, eğitilmesi, sonra eğitici kadroya hakkının her anlamda teslim edilmesi gerekli. Ben kendi adıma elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bunu da sadece kendi çocuklarım için değil, gerek okulda, gerek mahallede, gerek kütüphanede çevredeki çocuklar için de yapmaya çalışıyorum. Ha ben ne sıfata sahibim dersen, bu konuda çok okuyan, çok izleyen, vakti, sabrı ve isteği olan bir ebeveyn sadece.
Bilemiyorum Özlem, yüreği biriciğim, iş sandığımızdan büyük ama umut ondan da büyük…
BeğenLiked by 1 kişi
Önlerine hazır gelmeyince daha anlamlı👏👏👏👏işte asıl mesele bu.süper derlemişsiniz ne şans,
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler 👋😘👍
BeğenBeğen