Çılgın bir yağmurun etkisi altında kasaba. Kovalarca boşaltıyor şifasını gök. Doğanın şarkısı salınıyor evrende. Kuşların ve dalların dansını görüyor musunuz? Güzelliğine taç kondurmuş minik bir kız, henüz coşmamış kara kışın beyazında, öylece hazırlanıyor.
İçimiz dışımız dünya derdi doldu. Öyle ya bize de bu coğrafya, bu yüzyıl düştü. Kadere inat nasıl da güzellikleri var oysa çağımızın. Bilgi elimizin altında, binsen bir kuşun kanadında dünya yanıbaşında. Bir yandan yokluklar çağı ve en acısı var olanın yanında yaşanması. Kadere inat, gülümsemek ve bir sihirli değnek gerek. Hoş, bu devrin sihirli değneği, ucundan ateş fışkıran silahlar, en uzak menzile doğrulmuş füzeler. Hani uzayı keşfedecekti insanoğlu? Bunun yerine diktiği çıkasıca göz, kendi türünün kanı oldu.
Kasabanın olanca hiddetiyle yağan yağmuru dindirir mi akan kanı, ne dersiniz?