Kadınların erkeklerden daha erken çöktüğü ve dahası erkeklerin daha çabuk pes edip kadınları geç yaşlarında yalnız bıraktıkları bir kasaba hayatında yaşıyorum. Bariz olan bu gerçekliği zaman zaman sorguluyorum. Ülke, coğrafya ve yaşadığımız çağ kadına ve erkeğe farklı mı davranıyor. Toplumun gerçeklerinden koparak, çağdaş yaşam içindeki kesiminden bahsedeceğim biraz müsadenizle. Zira benim kasabam epey Atatürk yolunda ilerleyen bir kesimi ihtiva ediyor çok şükür.
Derdimiz ne? Zorluklar hepimize başka mı? Hayat gailesi dediğimiz şey sana, bana, ona başka evet; fakat gerçeklik duygudan bağımsız değil mi özünde? Bak evinde günü geçiren ile dışarıdan akşam eve gelen başka mı algılıyor ailenin iç dinamiklerini? İş hissedilende mi, yoksa akşam yemeğinde sofraya konulanda mı? Delirmiş bir idealist hayalde yaşanılan mı, pazar alışverişinde mi? Dağa gidende mi kurtuluş, kazanı kaynatanda mı? Che Guevara olmak mı, çocuklarını tek başına kendine yeterli hâle getirene kadar besleyip yetiştiren olmak mı kahramanlık? Kafam net de, kelimeler kifayetsiz zaman zaman.
O kadar da fakir edebiyatına, kahramanlık öykülerine gerek yoktur belki. Basit bir matematikte kilitlenir kimi zaman yaşamanın formülü. Kaç liran var cebinde? Kaç boğaz var doyurulacak? Ne yapabilirsin?
Peki mideyi hallettik. Okul? Eğitim? İş?
Okula inanmayan bir noktada salınıyorum. İki arada, bir derede seyrediyor zihnim. Bir koldan çocuklara katkı sağlamaya yetiyor gücüm. Haftada 3-4 atölye şimdilik, tamamı gönülden, gönüllülük ile. Ama peki ne geçiyor eline çocuğun? Kimbilir belki birinin ruhuna, ötekinin yüreğine bir damla. Gerisi ailede.
Aile…
Bak dostum, sen de biliyorsun bu ülkede, bu coğrafyada acı, günün tadını ve kokusunu oluşturan bir baharat. Tad niyetine herkesin damağına girer. İçimize çekeriz biz acıyı, güçlendirir diye. Ruhumuza katarız, aşımıza ekleriz şifa niyetine. Biz acıyı bal eyleriz, coşku niyetine. Nefesimiz acı kokar, gücümüz acıdır, istikbal acıdan sonra gelir, acıyı bal eğleriz biz iki yudum rakıda. Acıdır mayamız, kahkaha cümbüştür halimiz. Eh hakkını verene dek üzerine destan yazılası hikâyeler içerir bizim coğrafyada acı. Sende nedir payı düşündün mü acının?
Öte yandan içimize gömer acıyı, günü kurtarırız. Kadındır genelde elini bu taşın altına atan. Öyle ya, kaynıyorsa kazan, içini çekmek kolaydır hislice karnın tokken. Peki kaynatmak o kazanı? Hakkını yemek istemem elbette kadını ile elele olanın, birlikte sırtlayanın yükünü hayatın, onlar işte aşık olduğumuz delikanlı adamlar, yanımızda, yüreğimizde eşlik edenler hayat yolunda.
Biz KADINLAR hayatı bir kurt sürüsü içinde kucaklayan, ruhu dizgin tanımayanlar hatun kişiler, yanımızdaki ADAMLARLA beraber bu hayatı yük gibi değil, şenlik niyetine yaşarız. Çocuklarımız, doğurduklarımız ve yüreğimize doğanlar, hep beraber günü geleceğe taşımak, hayali gerçeğe kavuşturmak, yeri gelir günü doğurmak ve geceyi dolunaya eriştirmek için, sanata, felsefeye, bilime ve en çok doğaya hakettiği değeri vermek için, kendimizi vurur çabaya, şaraba, dosta ve muhabbete yaşar dururuz her bir demini yaşam denen tatlı zalimin.
Siz peki, sayın insanoğlu, neresinden tutuyorsunuz yaşam ilmeğini?
Bu ara ilmek kaçtı…sökük içindeyim…yamalamaya çabalıyorum sadece…
BeğenLiked by 1 kişi
Arada iyidir ilmek kaçığı, insana şükür için sebep, azmetmek için güç verir. Dilerim bir an önce ilmeği yakalar yola devam edersiniz 😊 sevgi ve muhabbetle 😘
BeğenBeğen