Yapılacak çok şey vardı. En üstte hep keyifliler. Sıranın altına doğru gerekliler. Oysa hayat listeyi tamamlamayı şart koşmazdı, üsttekilerle yetinmek lazımdı. Ama altta kalanın canı çıkmıyor ve onlar olmadan üsttekilerin keyfine varılmıyordu.
En mantıksız ama en coşkulu kararla bir alttan bir üstten başladım yaşamaya. Beyaz yakalının esas iş tanımı olan mail eritmek, bende kişisel listemi tüketmeye döndü zamanla. Zorunluluklarla barışmak da bir çözümdü oysa, elim ermedi o kadarına.
Yine de yemeği yaparken türkü mırıldandım. Tatile çıkarken en zorlu yolu kayda aldım. Kitapların içinde bilgi kadar zevki de kattım okuma listeme. Oyunlarla temizledim evi. Kurguladığım atölyelerin arasına kattım dansı ve resmi. Ödevden sonra oyun, oyun arasında üç soru oldu bazen gelince yeri.
Sonra farkettim ki durmanın da kendi listesi, o listenin de içinde farklı bir kalitesi var. Dururken düşünmek, düşündüklerini yapmaktan daha zor bazen hatta. Bak sana örnek, o çanta dikilecek diyelim, hayalinde de hazır patron ve şekil. Kumaş eline gelmezse bir türlü dikilemez, zaman yaratmazsan olabilemez ya; bunu bilince hazır olan o patron bir türlü sinmez içine de, dikemezsin çantayı bile bile. Bahanen hazırdır, ama bilirsin o sadece zihninde kendini uyuşturan bir mazarettir aynı zamanda. Uyma anam babam, uyma kendine.
Demesi yapmaktan kolay derler ya, o da bir başka yalan kimine. Yazmayı seven bünyeye, dökülür sözler birdenbire. Diğerine ise okuyuvermek ve unutmak çaredir; bu da böyle biline.