Çocuklar bazen minicik bir alanda kendilerine kocaman bir dünya yaratabiliyor, bazen de kocaman bir yerde dünyayı kendi ritimlerine uydurabiliyorlar. Bunu yapmayı ne zaman bırakıyoruz acaba?
Pllazalardaki minicik bölümlerimizde kendi kocaman dünyamızı yaratıp, sonra bunun dışındaki hayatı yok saydığımızda biz de aynı oyunu mu oynamış oluyoruz? Neden aynı keyfi vermiyor o halde?
Hani çocukken masanın altında kardeşinle kurduğun o çiftlik, neden fotoğraflar, kaktüsler ve minik notlarla süslediğin masanda aklına gelmiyor? Farkın nedeni birini sen kurguladığın, diğeri sorumlulukların sana dayattığı bir ortam olmasında mı acaba?
Bazen insan gökyüzüne bakıp, dünya denen yuvarlağın gökkubbede minicik olduğunu, diğer yandan o kürenin tüm insanlık tarihini kucaklayan koca bir miras olduğunu, insanın kendi kapladığı alanın ve doğa denen mucizenin bir parçası olduğunun farkına varması gerek.
Çocukların dünyasında bir pazar yerinin devasa ve her türlü olasılığa açık bir hâyâl alanı olduğuna bakıp bunları damıtıyorum zihnimde…
Siz ne alemdesiniz sabah sabah?