Bak, hayat devam ediyor bir yandan. Sabah kahvaltı yaptık. Yumurta bitmiş evde. Sonra temizlik yaptık, yemek yaptık ablamla ve çocuklarla. Sıcaktan şikayet ettik, rüzgarı bağrımıza bastık.
Akşama doğru annemlerin evi derledik, topladık kardeşlerimle. Eskiyi yâd ettim gönlümde. Annemin halasından kalan düdüklüyü, bekarlığından kalan tepsiyi ellerimle yokladım. Öte dünyada huzura erdiğine inandığım teyzemin evini toplamıştım en son. Aklıma anılar, ruhuma duygular doldu. Şükrettim bugüne.
Çocuklar dayılarının gençliğine dair oyuncakları pay ettiler. Emanete aldılar, zamanı gelince kuzenlerine devretmek için. Kardeşimin eşi, kan değil, gönül bağlı kardeşim, gelinimizle el verdik yastığa, yorgana, geçmişe ve geleceğe. Hayat devam ediyor, bak! Üstelik pek de güzel, pek de içli, pek de neşeli.
Eve geldik. Yalnızlığa alıştırmaya çabaladığımız, ailenin 5. ferdi, tüylü kızımız, zaiyatsız atlatmış yalnızlığı. Gururla sevdim sarkık kulaklarını. Hayvanın sevgisi bir başka, çocuğun sevgisi gibi, koşulsuz, sonsuz… Şükrettim evrene, doğaya, kadîm inanışa.
Aldım kendimi dolunaya verdim. Ruhum bir sakin, bir dolu. Diyor ki astroloji guruları, bu başka bir dolunay. Baktım, seyrettim, verdiği hisle sarhoş oldum, yine şükrettim. Uyuyan aileme, uyanık gökyüzüne, insanlığı bekleyen yeni düzene.
Düzen değişirken biz, devam eden hayata tutunan biz, hayal kurmaktan vazgeçmeyen ve umudu inadına yaşatan biz, ayakta, uyanık, gülümseyen yüzümüz, cıvıl cıvıl gönlümüz ve huşu içinde gönlümüzle, geceyi de, yaşamı da güzelleştiriyoruz. Çünkü sebep her ne denli acı, yaşanan her ne denli zor olsa da, yaşamak her nefese değercesine güzel, anlamlı ve en önemlisi bizim… Bir tek yaşamımız var, sıkı sarılmak, heyecanla tutunmak gerek…