Yol

Artık yaşamımızın bütün suçunu, sorumluluğunu, başardıklarımızın gururunu ve hatalarımızın bedelini aileye ve topluma yükleyemeyeceğimiz bir çağa geldik. Çok şükür!

Çocuklarla konuşurken 10 yaşımla, 20 yaşım arasındaki teknolojik ilerlemenin nasıl da çağ atlama deneyimi sunduğunu bir kez daha gördüm. Ben toprak bir evde, tavanda sallanan bir beşikte ilk uykularını uyumuş bir bebek, eve bidonlarla su taşıyan bir çocuk, televizyonunun evde komşularla izlenen bir büyülü araç, telefonun jetonla çalışan bir alet olduğunu bilen bir ergen idim. Sonra reklamcılığın ve büyük şehrin büyüsü beni ilk internet reklamlarının planlamasını yapmaya başladığımda sardığında, elimde her an tuşuna basabileceğim bir cep telefonunun sihrini farkettiğimde yeni bir çağa adım attım. Bu arada sadece 10 yıl geçmişti.

Sonra büyünün bozulduğu, evrenin işleyişindeki dengeyi bozup, insanı ve dahası doğayı sömürdüğümüzü anladığımda ise bir 20 yılı yemiştim. Çocuklara anlattığım bu hikâye, benim gibi pek çok kişinin yaşam öyküsüydü aslında.

Şimdi dünya ile en azından iletişim çerçevesinde bir bütün olma, bağlanma ihtimalimizin en fazla olduğu ve yine ne olacağını tahayyül edemediğimiz yeni bir dönemin eşiğinden geçiyoruz. Bu kez bunun farkındayız da üstelik. Peki önümüzdeki on yıllar insan olarak, birey olarak, toplum olarak, dünyayı yöneten insanlık türü olarak bizi nereye taşıyacak? Günlük dertlerin yanında en önemli derdimizin bu olması gerekmez mi? Ne yemek yapacağımıza karar verirken harcadığımız enerji ve vakti, en azından o yemeği yaparken bunları düşünmeye ayıramaz mıyız? Çünkü zaman hızla ilerlerken, çocuklar büyür ve dünya yokoluşa bir adım daha yaklaşırken mevzunun bu olmaması, bizi torunlara anlatacak bir hikayeden mahrum bırakacak bu gidişle. Elimizde sadece karabasanlar kalmasın istiyorsak, hayale de gerçek kadar değer vermeli ve gerçeğin içindeki yanılmayı, o hayalleri gerçekleştirmek için harcamamız gereken gerçek ve dürüst bir çabaya dönüştürmeliyiz.

Karışık mı? Dürüstçe kendimize soralım o halde; ne derece dürüst ve onurlu biri yaşıyor içimizde? Yürekteki ağırlığın sebebi ne gerçekte, derinde?

Yeni çağın eşiğinden geçmeden önce insan bazı soruları sormalı ve dürüstçe cevaplamadan o kapıdan adım atamamalı…

Heykel Ayvalıklı sanatçı Muhittin Karakuş’a ait. Yine Ayvalıklı sanatçı Arif Buz’un resimleri ile beraber açtıkları karma sergi Ayvalık Sanayi Sitesindeki Karakuş Atölyesi’nde 25 Eylül’e kadar ziyaret edilebilir. Hararetle tavsiye ederim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s