Kitap ne büyülü bir kelime farkında mısınız? Okumak?!
Anne olmadan önce çocuk kitapları okumazdım. Ne harika ve kocaman bir dünya olduğunun da farkında değildim. Sonra bebek kitapları geldi. Çünkü ben okumayı çok seven, hayatı bu şekilde yorumlamayı, soruların tüm cevaplarını edebiyatta aramayı tercih eden biriydim. Hâlâ da öyleyim ya!
İsteğim, bildiğim dünyayla yavrularımı da tanıştırmaktı. O yüzden aradım, taradım masallara, çizimlere, derdi olan kitaplara, bunun hakkında yazıp çizenlere ulaştım. Yıllar yılı kovaladım onları, pes etmedim, iz sürdüm.
Şimdi biri 9, diğeri 11 yaşında iki yavrum, okumayı seven ama hâlâ bir rehbere ihtiyaç duyan iki kitap kurdum var. Çok şükür. Ve ben hâlâ okuyorum. Kendimi besleyen yazarlar, ruh halime iyi gelenler kadar; onların yaşına, ruhuna, durumuna uygun yazarlar ve kitaplar peşindeyim. Çünkü ben okumanın insan hayatına ne kattığına şahit ve ikna bir anneyim.
Bir sonraki post da bize hayat yolculuğunda iyi gelen yazarlar hakkında olsun o zaman.
Hayat acı yüzüyle gülümserken bize, en çok ihtiyacımız an şey yine onlar çünkü. Yazanlar çok yaşasınlar…
Okumak, dediğiniz gibi büyülü bir eylem. Yazmak da bu noktada önem kazanıyor tabii ki ama çevremde gördüğüm kadarıyla, bunların her şey olduğunu iddia etmenin biraz ezberi bir eylem olduğunu düşünüyorum. Bu iki güzide kavramın hayat bulması için yaşamak ve de görmek lazım sonuçta. Okumayı hayatın kendisi yapmak yerine bir aracı yapmanın daha yararlı olacağını sanıyorum. Yazınız vasıtasıyla fikrimi belirtmek istedim sadece, teşekkür ederim.
BeğenLiked by 1 kişi
Fikrinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Haklısınız elbette. Yaşamayı, sadece okumaya yüklersek, hayat duvarlar ve sayfalardan ibaret kalır. Oysa yaşarken okumanın keyfini, ışığını, rehberliğini yaşamın içine sıkı sıkıya katarsak, tadından yenmez.
BeğenLiked by 1 kişi