Tarih: 16 Haziran 2007, cumartesi.
Yer: Parkorman
Mevzu: Orishas Konseri, 6. Efes Pilsen One Love Festivali
Dünyayı kasıp kavuran şarkılarıyla damarlardaki ateşin fitilini tutuşturan gruplar sırayla İstanbul’un yedi tepesini müzikle, dansla, gençliğin coskuşuyla dolduruyordu bir zamanlar. Konserlere, yeni filmlere, mekanların etkinliklerine yetişmekte zorlanıyorduk. Henüz başımıza ne işler geleceğinin ağırlığı zihinlerimizi işgal etmemişti. Gülüp eğlenebildiğimiz, hafta sonları içip dans edebildiğimiz, tatil planları yapıp, filmlerden, kitaplardan bahsedebildiğimiz günlerin içinde mutluyduk. Umut etmek için sebebimiz vardı ki, işlerimizdeki zorlukları savuşturabiliyor, yeni işlere ağzımızın sularını akıtabiliyorduk. Yurtdışından ülkeye döneli bir kaç yıl olmuştu. Değişimi görüyor ama bünyemiz kabul etmekte zorlandığından umudu canlı tutuyorduk.
O zamanları düşününce gözümün önüne gelen görüntülerden biri Parkorman’ın çimenlerinde, ellerimizde plastik bira bardakları ile dans edişimiz, yorulup minderlere kahkaha ile devrilişimiz, Küba’nın canlandıran müziği ile Orishas’a eşlik edişimiz, birbiri ardına sahne alan grupları ellerimiz patlayana kadar alkışlayışımız. Mutluyduk sahiden.
Pek çok sanatçının İstanbul’u turlarına dahil ettikleri güzel zamanlardı. Geçmişe özlem duymaktan ziyade, pandemi gerçeği dışında da geldiğimiz kurak sanat ortamının içimi acıtmasıdır burukluğumun sebebi. Metallica, Ali Sami Yen’de konser verdi bu ülkede. Madonna geldi. Pink Floyd canlı söyledi. Buena Vista Social Club Harbiye Açıkhava’yı inletti. Herbie Hancock Santral’de yürekleri titretti. REM Küçükçiftlik’i tıkış tıkış doldurdu. Gun’s Roses Kuruçeşme Arena’da boğazı sesiyle titretti. Andre Rieu, Andrea Bocelli Sports Arena’yı müziğe boğdu. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde Farid Farjad söyledi, yürekler titredi. Natalie Cole ile Ray Charles Rumeli Hisarı’nda bir kaç gün arayla büyüledi insanları. Sezen, Ajda, Neşet Ertaş, Erol Evgin, Duman, Fatih Erkoç, Şebnem Ferah ve aklınıza gelen tüm güzel tınılı sanatçılar…

Ne oldu, nasıl oldu, ne zaman oldu da, içinde umutsuz yarınların, öfkeli bakışların, çökmüş omuzların olduğu bu kurak ve unutulmuş coğrafyaya geldik biz? Bu ülke aynı ülke değil mi? Biz bunları yaşayan aynı insanlar değil miyiz? Oldu bunlar, ben şahidiyim bizzat. O konserlerde gözleri parlayanlardan biriyim ben.
Kapatılan sadece bu mekanlar değil! Bizim, gençlerimizin, çocuklarımızın kültür ve keyif dolacakları ortamlar. Dünya, pandeminin yaralarını sanatla, kültürle, müzikle, edebiyatla sararken önümüzdeki zorlukların nerede başladığını, nereye geldiğini sormanın zamanı sanki. Zira anlaşılan o ki, yapılacak çok şey var. Elimizden kayıp gidenlerin, hangi değerleri ve olasılıkları da beraberinde sürüklediğini biliyoruz değil mi?
Benim hala umudum var. Yoksa yaşanmaz çünkü….