Dem

Çay demlemek güzel bir şey. Turşu kurmak da. Reçel ya da konserve yapmak da. Neden biliyor musunuz? Çünkü demleniyorlar. İnsan da ne garip ki hemen her yaşında dem aldığını düşünerek kendini mutlu hissediyor. Daha deneyimli, acılardan geçmiş, görmüş, bilmiş… Ne garip! Oysa olan biten ‘an’ denilen büyüde sadece. O içinde yaşanılan an sadece. Geçmiş kimine yük, kimine özlem, kimine kin, kimine de gülümseme ve ne varsa o histe, işte sadece o kadar insan. Özünde ne olduğundan bağımsız o geçmişin yaşattığı his tüm varlığı.

Gün geçmiyor ki yeni bir hayata başlayan, içinde bulunduğu hayattan kin kusmayan, bir heyecan yaşama bir başka yerinden tutunmayan, kafasını tümden değiştirmeyen, kendini olmak istediği insana evrilmeye ikna etmeyen, kaypakça yön değiştirip mantığa bürümeyen ve en fenası ölen birinin haberi düşmesin önüme. Sosyal medyanın laneti.

Yaşamımda iş bulandan, evlenenden, boşanandan, çocuğu olandan, emekliye ayrılandan, pek şahane terfilerden, yenilenenlerden, botokslardan ölümlere geçtiğim döneme geldim. Ani ve sıradan, yaşam değiştiren ve beklenmeyen cinsinden ölümler. Oysa hani beraber yaşlanacaktık?! Oysa henüz pek genç, pek demlenmiş, pek de heyecanlı idik?!

Çocuklar okula başlıyorlar akın akın şu sıralar. Derdimiz okuldaki arkadaşları, öğretmeni sevip sevmeyecekleri, okul sonrası neler yapacağımız, tatil zamanları değil. Ne yazık ki değil. Derdimiz müfredat, okul binası, kitaplar, saatlerin inatla geri alınmaması yüzünden saçmalayan ders saatleri, servislerdeki denetimsiz ve vicdansız sorunlar, ücretler… Ah be ülkem. Keşke bütün okullar Köy Enstitüsü olsa ve hâlâ halkın %81’i köylerde yaşasa.

Bir yandan ölen yaşıtlarımızın zamansız gidişlerine, geride kalanların şaşkın ve şok olmuş kalakalmışlıklarına, bir yandan geleceğe dair en önemli umudumuz çocuklarımızın çaresiz daldıkları kaostan ve hain planlardan örülü gelecek yaşamlarına, bir yandan kendi sisteme kaptırılmış zavallı hayatlarımıza boş gözlerle bakarken, günü kurtarmayı ve yarına inatla, hararetle sarılmayı ihmal etmiyoruz. İnsanız ne de olsa. Demleniyoruz her yeni yaşta. Gelenin sevinci, gidenin hüznünden çok olsun dilerim her gün adına…

Aborjin masallarındaki Yamminga Zamanları gibi, sonu acı da olsa güzel de, bir anlamı olmalı hayatın ve aslında alınan her yeni nefesin.

Dem’ için 26 yanıt

        1. Gecenin büyüleyici dinginliğinde iki harika kadın buluşunca dünyanın en çözümsüz dertlerine rağmen hayatı sanatla yoğurmasını, sevgi ve güzellik katmasını, kanayan yaraları temizleyip acılı yürekleri pamuklara sarmasını beceriyor işte. Bütün o can sıkıcı gündemi arkaya atıp sinema konuşmayı başarabilmişsiniz ya, işte dünyayı güzellik kurtaracak diye boşuna dememiş adamcık 😀 Anne gözüyle karanfilli bir dokunuş olmuş ❤ Sevgiler WordPress Kadınları! (iki fireyle 😉 )

          Liked by 2 people

        1. Kesinlikle. Hemen her filmini büyük bir zevkle izledim. Yine yine izlerim hatta. Aamir Khan gibi bir sanatçımız olsa, dünyaca tanınan biri olsa ve bu da ona dokunmalarını imkansızlaştıran bir güç verse ve bu güçle ülkede fikir ve aksiyon liderliği yapsa… Biraz düze çıkar mıyız, umut biraz yeşerir mi diye merak ediyorum.

          Dangal nefisti yani 😂

          Liked by 1 kişi

  1. Teşkkür ederim güzel yorumunuz için..Hayatı, yaşamı, geçmişten geleceği, an’ı zamanı ve kendi kurguladığımız fakat hiçbir zaman olamayacağımız yaşamın neresindeyiz? Sistem nereye yönlendiriyorsa bizler oradayız..Acı ama gerçek..Keşkelerle kendimizi avutmaya çalışıyoruz maalesef yine de zamanın çok gerisinde sistemin peşinde eli kelepçeli olarak hayatımıza devam ediyoruz..Mutlu muyuz? Değiliz..Huzurlu muyuz? hiç değiliz..sevgiyle kalın..

    Liked by 2 people

Yorum bırakın