48 yaşında olmak hayatının baharında gibi hissettiriyordu. Oysa o da farkındaydı elbette pek çok şeyi artık yapamayacaktı. Kendini aslında hayal ettiklerinin hala yapılma olasılığı olduğuna ikna etme yaşıydı bu belki de. Kim bilir, belki de gerçekten hayal denen yanılsama yaşa bağlı olarak şekil değiştiriyordu. Koşullara uyumlanma coğrafyasında doğmuştu. Hemen her coğrafyada olduğu gibi zordu onunki de. Ölümler ona vurmamıştı belki ama haberi vardı sonuçta faili meçhullerden, beyaz toroslardan, tarikat evlerinden, ahırda asılanlardan, eve kapatılanlardan, sokağa satılanlardan, yol kenarında ölüme terkedilenlerden. Bir çırpıda sayıverdiği bütün bu olayların acımasız çokluğuna şaşıranlardan değildi o. Henüz hayatının en güzel yıllarının önünde olduğuna inanmış şanslılardandı. Piyangoda büyük ikramiyeyi vurduğundan dem vuran ama o bileti nerede kaybettiğinden bir türlü emin olmayanlardan yani.
Sokağa adım atar atmaz gördüğü manzarayı kanıksamış birinin vurdumduymazlığı ile yola devam edenlerdendi o. Kazanın yakıcılığını düşünmeden bakkala uğrayıp bir paket sigara parasını umarsızca cüzdanından tezgaha dökenlerden. Peyniri gramla değil, kilo ile alanlardan bir nevi. Tatil denilince aklına bir şey gelen, hatta yazlık dışında bir yolculuk canlanan minicik bir kesimin istisnai evladı, bu vatanın evladı ama başka yüzyılına ait olanı.
Aynı ülkede, aynı şehirde, aynı havayı soluyan ama bambaşka yüzyılların, bambaşka insanları. Varsılıyla yoksuluyla aynı dertte kavrulan, aynı helvayı kavuran kişileri. Bununki fıstıklıydı ama ne de olsa.
Aklına takılan unutkanlığı ile başa çıkmanın yollarıydı derdi son zamanlarda. Bir defter almıştı 30 liraya, mor, kapağı yalancı deri, hayatı gibi. Ona yazıyordu yapılacakları, yapılmayacakları; 1 kilo beyaz peynir al, kardeşini ara, annenin kirayı hatırlat, kızın kitabını ısmarla, oğlanın basketbol kaydını yenile, yemeği ocakta, anahtarı kapıda unutma. Elin ermişken faturayı da yatırıver Niyazi. Kendiyle dalga geçmeye bayılırdı. Hayatla başa çıkma yöntemi buydu. Kahkahasını güzelleştirme çabası yıllar içinde semeresini vermiş, dillere destan bir çınlamayla eş dost arasında hatırı sayılır bir yer edinmişti. Keşke kendi de böyle bir yer edinebilseydi. Olmamıştı, ama bununla da dalga geçmenin bir yolunu bulmuştu. Soranlara dost meclislerine onu değil, kahkahasını çağırdıklarını anlatırdı. Soran olursa elbette. Keşke. Sahi niye kimseyle konuşamaz olmuştu? Neyse ne canım, hele şu sokaktan bir çıksındı da, sonra düşünürdü bunları. Adımlarını hızlandırdı. Yetişmesi gereken bir yer varmış numarasını yaptı yine. Gününü değilse de, anını kurtarırdı bu numara. Sanki tüm sokak pencereden, balkonlardan gizlice onu gözetliyor, kimsesizliğini yüzüne vuruyor gibi huysuzlandı yine. Derin bir nefes koyuverdi aklındakilerle uçuveren. Adımlarını daha da hızlandırdı. Yetişmesi gereken bir şey yoksa da, hayat ağırdan almaya gelmezdi sonuçta. Mutlaka vardı acelesi. Yola koyuldu bu düşüncenin heyecanı ile. Kendiyle dalga geçtiği kadar, kendini ikna etmenin de ustasıydı. 48 yıl, dile kolay. Bu ömrü ne diye yaşamıştı, kendini hayata hazırlamak için elbette. Hazırdı, hayat başlayabilirdi yaşanmaya. Hazırdı değil mi? Kendi kendine gülümsedi. Etrafına bakındı sonra hani gören olduysa diye pencerenin ardında.
Son defa olacağına defalarca niyet etmiş, niyetini bozmaya sanki inat etmiş, inadına yenilip mağlubiyeti ganimetmiş gibi kabul etmiş bir edayla çantasını açtı. Altın renginde, göşterişli ama belli ki ucuz bir ruj çıkardı. Dudaklarını kan yutmuş gibi kırmızıya, gözlerini gecelerce ağlamış gibi çakmak çakmak aleve teslim etti. Kalçasını hafifçe döndürerek kıvırttı. Bu hareket ruju tamamlamış, geriye saçlarını şöyle bir savurup, adımlarını kaldırımda tıkır tıkır çınlatmak kalmıştı.
48 yaşındaydı. Hayatının dizginlerini eline almanın, hayallerini sırtındaki heybeye, planlarını aklında bir köşeye, imkanlarını ise bankadaki hesabına aktarmanın tam zamanıydı. O da öyle yaptı. Dudaklarını yaladı, saçlarını eliyle savurdu, topuklarını sağlam bastı ve geriye dönüp bir kez olsun bakmadı. kalan hayatının ilk günü böyle başladı. Tam 48 yaşındaydı.