Aynı Mekan, Farklı İnsan

Acayip bir şey şu yaşanan çağ. Hani her devir kendince bir değişik aslında ya, neyse… Aynı şehirde kimi parasının hesabını bilmez, nereye savrulacağına karar verememiş, sıkıntılı; kimi işyerindeki hırslara bulanmış ev içi ilişkiler yumağında boğulmuş; kimi geleceğini sırt çantasına bağlamış, kendi hayatının kaçağı. Coğrafya aynı ise de, kaderleri değişik, yaşadıkları çağlar farklı, koşullar adaletsiz bir dolu insan kalabalığı. Bu çokluğun içinde biricik insanlar, yalnızlar, kafası karışıklar.

Kendimi ne zaman umutsuz hissetsem, ne zaman yarına güvenemesem, canım sıkılsa, içim daralsa, derdimi yük sansa ruhum aklım uçar gider bu düşüncelere. Bilmem nereden sızar zihnime bunca ayrıntı, bunca hayal detayı? Okuduklarım, dinlediklerim, gördüklerim, izlediklerim bir olur, nereden, ne zaman çıkacağı bilinmeyen bir gökkuşağı gibi beni sarar.

Dara düşünce sığının siz de kalabalıkların yalnız insan çehrelerine. İçlerinde birileri çeker sizi kendi derinliğine. Oradadır belki derdinizin dermanı, en azından bir nefes alımı rahatlama zamanı. Olmadı mı? O zaman belki de el uzatmanız gereken esas dert oradadır. Belki gönlünüzün ferahlaması için sebeptir o çehrenin insanı. Gönüllü olmak biraz da bu değil mi? Hani yaşamaya gönüllü misali… Kapiş 🙂

Emekli mi?

Emekli olmanın anlamı ekonomiye göre değişiyor. Bu zamanın ekonomisinde biz EYT yani emeklilikte yaşa takılan arada kalmışlar bambaşka hislerle kucaklıyoruz bu olguyu. Çünkü biz X kuşağının alamet-i farikası bu işte, arada kalmışlık. Savaşmakla kaçmayı, bireysellikle çoğulculuğu, keyifle zorunluluğu karman çorman yapıp, elimize yüzümüze bulaştırmakta, yaşamanın kendisini katrana bulamakta beis görmeyen kuşağız biz.

Tam da o nedenle eski filmlere hayran olur, Rock’n Roll’un çıkış şarkılarına eşlik edebilir, 90’ların acımasız kapitalist düzenine güzellemeler düzer, Sex and The City ile Meg Ryan hayranlığını hiç üşenmeden karıştırır, Friends karakterlerine göre davranış analizi yapar ve dahası 50’lere dayanmış yaşımızdan gurur duyarız. Biz X kuşağının medar-ı iftar-ı, tekmili bir arada zat-ı şahaneleriyiz. Biz ülkeye borçlu hissedip, başka bir ülke sınırlarını zorlamamayı kaçmamak diye nitelendirenleriz. Biz borçlu olduğumuzu düşünürken, aslında hakkımız olanı alamadığımıza inanan koca bir topluluğuz. Biz organize olmayı beceremeyen, çocuklarımızdan gönüllü olmayı öğrenmiş orta yaşlarız. Biz iyi ki varız.

Henüz yaşlılık aylığı diye nitelendirilen meblağları hesaplarımızda görememiş olsak da, hak kazanmış olduğumuz teyit edildiğinden mutluyuz. Zira bunun için yıllanmış bir mücadele veriliyordu. Her ne kadar ekonomik darboğazın bizi getirdiği noktada boğazımıza kadar gömülmüş olduğumuz bataklığa biraz daha batmamıza sebep olmuş olsa da, bir kazanımdır kuşağım adına sonuçta.