Bir Kamp Masalı

Doğada yapılan kamp ile, otelde yapılan tatil arasında ne çok benzerlik ve fark var, değil mi? Aynı ay içinde, iki çocukla, her ikisini de yaptık. Biraz anlatayım mı ikisini de? Belki çocuklarla tatil için fikir verir size de.

Otel tatili : Uçakla, Antalya’da, aklınıza gelen herşeyin dahil olduğu, binlerce kilometrelik alana yayılmış, bol katlı, gemi şeklinde bir otelde… 4 kişilik çekirdek aile olarak… (şurada detaylı anlatmıştım)

20150601_142107

Uçak ulaşım için rahat bir yöntem. Kısa sürdüğü ve çocukların ilgisini çektiği için, sürekli animasyona ve yorgunluktan kaynaklı mızmızlığa çare bulmaya gerek kalmıyor. Bu nedenle rahat ve kolay.

Otelde herşey hazır. Yemek hazır. Şezlong hazır. Denize girilecek yer, havuzdaki duş, banyodaki şampuanlar… Yataklar hazır, eğlence hazır. Uğraşmadan keyfini sürebilir ve sonra da toplamadan kalkıp gidebilirsiniz. Sürekli etrafı toplayıp duran anne ve babalara iyi geleceği kesin.

Çocuklar için güvenli alanlar. Dilediklerince koştursunlar, suya diledikleri yerden girsinler. Herşey güvenlik düşünülerek yapılandırıldığı için sorun yok.

20150601_135754
Bu uygulama benim ilk defa gördüğüm bir şeydi. Sahilde içinde oyuncaklar olan bir alan oluşturmuşlar. Çocuklar rahat rahat oynadılar gölgede.

“Mini clup” olayı hiç bana göre değil. Bu defa çocuklara da sordum katılmak isteyip istemediklerini, ama hiç cazip gelmedi onlara da. O nedenle bunu anlamlı bir şekilde değerlendiremiyorum. Bana kalırsa çocuklu tatil, çocuklarla yapılır. Onları bir yere teslim ederek değil. Bu yüzden ayrıca anlamsız da buluyorum bu “mini clup” olayını. Sabahları havuzda yapılan aerobik ve akşam eğlenceleri de bana çok saçma geldiği için, yorum yapamayacağım bunlarla ilgili.

3 gün nefis bir tatil oluyor. Yemeklerin ve tatlıların hepsinin de tadına bakılmış, otelin her türlü aktivitesi denenmiş veya görülmüş, her köseşi keşfedilmiş, hiçbir şey yapmak zorunda olmamanın keyfine varılmış olunuyor. Bu anlamda da epey dinlendirici. Fakat 3 günden sonra sıkıcı. Günün her saati, otel alanının her köşesi, her etkinlik, her yemek belli. Farklılık yaratacak bir şey yok. 3 günden sonra otel tatili keyifli olmaktan çok, sıkılan çocukları eğlendirmeye çabaladığınız, bitmesini beklediğiniz bir olaya dönüyor.

Ayrıca nereye bakarsan bak, bir bina ve beton ile karşılaşma durumu beni çok rahatsız ediyor. Gece bile yıldızlar değil, otellerin göz alıcı ışık oyunları eşlik ediyor gökyüzünün manzarasına.

Bizim tatil 3 gün sürdüğü ve beklentimiz tam da otel koşullarına uygun olduğu için, bu tatil çocuklara da bize de eğlendirici ve dinlendirici geldi.

20150601_081447

 

Kamp tatili ; Saroz Körfezi’nde, Gökçetepe Orman Kampı’nda, çadırda, tüm yemekler bizden. İlk gün 4 kişilik çekirdek aile, ikinci gün 3 kişilik bir aile daha ve diğer günlerde 4+1 kişilik bir aile daha hep birlikte…

Kampın keyfi evde başlıyor.

Ne götürmeli? Çaydanlığı aldık mı? Salata için büyük bir kap alalım bu sefer. Aman mandallarla maşayı unutma. Battaniye alsak mı, ne dersin? Bakır cezveyi koydum, kamp ateşinde kahve keyfi yapabileceğiz bu sefer. Araba doldu. Buzluğu çocukların arasında yerleştirirsek tamam bu iş. Bisikletleri çıkardım, yer kalmadı, vs. vs. vs.

Yolculuk eğer Datça, Kaş gibi uzun mesafe değil de; Saroz, Asos gibi nispeten yakın mesafede ise hiç sorun değil. Heyecanlı. Biz ailece araba yolculuklarını seviyoruz. Yolculuğun kendisinin keyif olduğunu anlatmaya çalışıyorum çocuklara doğduklarından bu yana. Sanırım artık yavaş yavaş ayırdına vardılar bunun. Onlar da eğleniyor. Kendilerini eğlendiriyorlar genelde arabada. Bu nedenle ilk yıllardaki animatör yardımcı kaptan rolüme veda ediyor sayılırım. Uzun mesafeler için bol molalar içeren bir yolculuk ve mümkünse gece yolculuğu tavsiye ediyorum.

Kamp alanındaki ilk anlar sudan çıkmış balık formatında olur. Çadıra yer beğenmek, arabayı boşaltmak, eşyaları yerleştirmek, yatakları, örtüleri hazırlamak, komşu çadırlardakileri keşfetmeye çalışmak…

20150618_160404

Sonra bir oh çekilir ve akşam yemeği hazırlanmaya başlanır. İşin keyifli kısmı mangalın yanındaki kamp sandalyesinde oturup, çocukların doğaya uyum hazırlıklarını seyretmekte. Şehirdeki sınırlı görüş alanlarına ciddi bir meydan okumadır bu sınırsızlık hissi.

Ağaçlar uzanır göğe, deniz en uzaktaki dağlara derinlik katar. Yıldızlar çıkana kadar manzara, sadece binbir şekle bürünen bulutlardır gökte. Ve doğayla bütünleşmek için ilk tedirgin dokunuş gerçekleşir toprağa. İşte bu büyülü an, kampın başladığı an’dır. Sessizce eşlik edip, kendini bırakmak gerekir. Saygıyla… Çocuksu bir coşkuyla…

IMG_20150618_154505

İlk gecemizde tüm orman alanında 3 çadır vardı. 20’lerinde bir çift, balığa gelmiş 12-13 yaşlarında bir çocukla babası ve biz. O gece gökte yıldızların yerine kara kara bulutlar, bol yağmur ve onlara eşlik eden çılgın şimşekler vardı. Erkenden çadıra girdik haliyle. Çünkü yağmurdan korunmak için yapabileceğimiz tek şey buydu. Bir de çadır su geçirmesin diye dua etmek! Kamp malzemelerini toparlayabildiğimiz kadar topladık arabaya. Tek aydınlık, şimşeklerin ışığı; tek ses, gök gürültüsüyle karışık yağmurun çadıra vuran sesi ve bizim kıkırdamalarımızdı. Önce biraz endişe ettim, ne yalan söyleyeyim. Ama sonra baktım ki çadır sağlam, başka da çare yok, kocam da dünya rahatı; koyverdim endişenin ucunu. Çocuklarla uyuyana kadar sohbet ettik, güldük, çadırda debelendik durduk. Sonra da sarılıp, dünyanın en güzel uykularından birini çektik, yağmur sesi ve serinliği ile.

Sabah sağlamdık. Fakat arabaya koyamadığımız eşyalar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Oturacak hiç kilim kalmadığına mı, elektrik prizlerinin içine su dolduğuna mı yanalım? Hiç bir şeye üzülmemeye ve maceranın keyfini çıkarmaya karar verdik. Kettle’da kaynattığımız yumurtaları yiyip, denize gittik. Biz artık zor doğa koşullarına karşı birlik olmuş, güçlü bir aileydik 🙂 Bu güvenle pek eğlenceli bir gün geçirdik. Bu sayede insanın içinde bulunduğu koşulların değil, bakış açısının mutluluğu oluşturduğunu bir kez daha görmüş olduk.

IMG_20150620_211306

O akşam kızımın arkadaşı “the best girlfriend” Rengin ve ailesi geldiler. İlk kamptı onlar için. Ben bu kadar uyumlu insanlar görmedim arkadaş. Nasıl bir keyif almak, nasıl bir memnuniyet hayattan, nasıl bir içindeki an’a uyum… Kızlar pısır pısır muhabbette, Ege hayran bakışlarla R.’nin peşinde, adamlar mangal derdinde, biz anneler muhabbette. Böyle arkadaşlarla yapılan kampın keyfi de bir başka oluyor. Kamptaki tüm olumsuz koşullar ve olmayan olanakları gülüp dalgaya vurarak, huzurun ve dinginliğin keyfini çıkardık beraber. Yedik, içtik, sohbet ettik. Durduk öylece. Dinlendi ruhlarımız. O gün hava güzeldi.

20150619_201027

Akşam kızlarla yıldız partisi yaptık. Kamp ateşi yıldızlara ulaşıp, onları ateşledi. Yıldızlar tüm göğü kapladılar en parlak ve en şık ışıkları ile. Kolkola verip, ağaçların dallarının arasında, yakamozların üzerinde dansettiler. Biz yorgunluktan danslarına eşlik edemesek de, seyri bile güzeldi.

O gece bize katılacak diğer arkadaşlarımız, 2 çocuk ve 1 köpekle, navigasyona güvenmeyerek, kendi yollarından kampa ulaşmaya karar verip, uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra, kamp ateşimizin sonuna yetiştiler. Neyse ki kolay kurulan çadır ve bozulmayan moraller bol kahkahalı bir sohbetle bitirmemize izin verdi geceyi.

Sonraki iki gün boyunca el birliği ile hazırlanan yemekler, oynanan oyunlar, derin muhabbetler, kahve keyifleri, deniz coşkusu, hamak serinliği ve huzurla geçti.

4 yaşındaki Ege ile 26 aylık kendine has sağlam karakteri ile dünyaya meydan okuyan Zeynep harika muhabbetler yaptılar:

-Sen yürüyebiliyor musun?

-Evet. Sen?

-Ben de yürüyebiliyorum. Peki yemek yiyebiliyor musun?…..

90 yaşındaki iki ihtiyar da benzer bir muhabbete imza atabilirdi. Ananemin dediği gibi başladığı yere dönüyor insan sonunda. Bizim için iki minik insanın kurduğu muhabbet çok zevkliydi.

Ela ile Rengin dostluklarını pekiştirmekle ve bol bol kıyafet değiştirmekle meşguldüler. Elele tuvalete, denize, yemeğe gidip, hamakta beraber sallandılar. Ojelerle taşları boyayıp, kimbilir hangi en önemli meselelerini tartıştılar.

10 yaşındaki abimiz Demir, hem kızları oynatmakla, hem Paskal’ı ve kamptaki yerleşik köpeklerimiz Şeker ve Bıdık’ı beslemekle uğraştı. Arada fırsat bulunca da Ege’ye yarış oyununun ipuçlarını verdi.

20150621_140515
Oğlanlar oyunda, Passcal uykuda

Biz anneler çocuk yetiştirmekle ilgili kafamızdakileri paylaşırken, bir yandan hayatı, yemekleri, işleri, anneliği, kadınlığı konuştuk. Kadın muhabbeti diye bir şey var ya; işte o kampın paylaşımında ince ince demleniyor. Tavı geliyor. Tadına doyulmuyor.

Adamlar, bizim ve çocukların bu denli keyifli, uyumlu, halinden memnun durumunu taktir edercesine gururla ateş yakıp, ailelerini doyurdular. Çadırları kurup, güvenli bir şekilde barınmamızı sağladılar. Ha bu arada elbette ülkeyi kurtarıp, ekonomiyi düze çıkarıp, bol bol da güldüler.

Şimdi yazarken bile yüzümde bir gülümseme oluştuysa, kamp her ailenin denemesi ve keyfine varması gereken bir tatil şekli. Deneyin… Pişman olmazsınız…

20150618_101303

Çocukların İran’la tanışması: ilk adım

Londra’da İranlı biriyle tanışmıştım. Bize yüzyıllardır komşu ve hatta aynı ülke insanı olan Persler hakkında ne kadar da az şey bildiğime şaşırmıştım onunla konuştukça. Bir kere bembeyaz bir ten ve kara kıvırcık saçlarla, son derece modern ve zeki bir insandı. Pers kültürü o zaman ilgimi çekmeye başladı.

İran, çok eski bir tarihe ve muhteşem bir kültür zenginliğine sahip. Persler dünyada uzun zaman pek çok alanda lider durumdalar. Özellikle sanat, müzik ve edebiyat alanında, sağlık ve astronomi konularında öncü durumdalar.

Kültürlerini derinlemesine bilmek, kendilerine has baharatları ve tarifleriyle bir masa hazırlamak, bilime ışık olmuş nice medreselerinden birinin bahçesinde bir kahve içmek, bir akşam ud dinlemek, edebiyatlarını bilmek, kitaplarını okumak istiyorum. Aslına bakarsanız bunları Türkler de dahil en az 20 millet için can-ı gönülden istiyorum ya, neyse…

Belki de biraz daha erken başlamak gerekiyordu bu merakın içimi gıdıklamaya başlamasına. İşte bu düşünce ile çocuklarımı mümkün olduğunca geniş bir edebiyat yelpazesi ile tanıştırmaya çalışıyorum.

İran edebiyatını biraz araştırınca, çocuklar için farklı anlatım ve çizimleri ile bambaşka kitaplar keşfettik. Çocuklar da çok zevk alıyorlar. Ayrıca hikayelerin, verilmek istenenlerin kinayelerle, yan anlatımlarla, farklı teşbih ve sembollerle anlatılması çok hoşumuza gitti.

20150106_0801592

Samed Bahrengi’nin Küçük Kara Balık‘ı malumunuz oldukça bilinen bir çocuk kitabı. Bunu çocuklar için daha Ela 2 yaşlarındayken almıştım. Uzun bir hikaye olduğu için tamamını okuyamamış, bölüm bölüm anlatmıştım. Sonra resimler üzerinden sohbet ettik ama kitabın tamamındansa, içindeki parçaları hikayeleştirmek yaş itibariyle çocuklara daha uygun geldi.

Kitapta dünyayı keşfetmek isteyen bir minik balığın yaşadıkları anlatılıyor. Etraftan gelecek engellememeler, karşılaşılan zorluklara karşı tutum, macera ve merak duygularının içselleştirilmesi çok güzel bir anlatımla veriliyor.

20150106_0802432

Yıldız ve Dedesi, Nefise Nine kitabını andırıyor bana. Burada da anne ve babasının anane ve dedeye emanet ettiği Yıldız’ın maceralarını okuyoruz. İran’da da çocukları büyüklere emanet etmek epey yaygın anladığım kadarıyla.

Yıldız, dedesi ve ananesi ile çeşitli oyunlar oynarken, okuyanlara yaşlıları anlamakla ilgili bir sohbet imkanı veriyor.

20150106_0802222
Özellikle Ela’nın dedesi ile özel bir ilişkisi var. Bu kitap dedesini her özlediğinde başucu kitabı oluyor.

Bayan Elma ve Bay Karpuz; anne ve babasının konuşmalarına kulak misafiri olan kahramanımızın kafasında canlananlardan yola çıkıyor. Farklılıkların bize kattıklarını, olanları farklı yorumladığımızda bambaşka dünyaları keşfedebileceğimizi eğlenceli ve oldukça komik olabilecek şekilde anlatıyor.

Kitaptan sonra çocuklarla ya masa sandalye olsaydı, ya sokağımız gökyüzünde olsaydı, ya gözlerimiz yüzümüzde değil de parmaklarımızda olsaydı gibi muhabbetlerle eğlenmek çok zevkli oluyor.

20150106_0802142

Küt Küt Küt, annesinin yanından, güvenli yuvasından dünyayı keşfetmek için ayrılan ve bin yıl sonra geri gelen küçük adamın hikayesi. Benim favorilerimden. Okunması zevkli, resimler farklı. Yolculuğun kendisinin de varılacak yer kadar zevkli olduğunu anlatmayı sevdiğimden olsa gerek, biz çok eğleniyoruz minik adamı okurken.

20150106_0802302
Benim en sevdiğim kitaplardan biri. Dünyayı gezin, dolaşın mutlaka; bu mutluluğun elinizde olduğunu daha iyi anlamızı saplayacak yegane güzelliktir.

Gönül rahatlığı ile 3 yaş sonrası tavsiye ederim. Çocuklarınızı komşudaki bu derin ve güzel kültürle tanıştırın… 🙂

Nefise Nine – Tegrid en-Neccar / Maya Fedavi

Arap edebiyatına sardırdık bu günlerde. Farklı bakış açıları, farklı anlatımlar, biraz bizim masallara benzerlikleri ve değişik çizimleri ilgimi çekiyor. Nefise Nine de görünce hemen ilgimi çeken kitaplardan. Ürdün’lü bir kadın yazar olan Tegrid en-Neccar tarafından yazılmış.

Nefise Nine, Macit’in ananesi. Bir ressam. Macit, anne ve babasının bakanlıktaki yoğun bir günlerinde ananesi ile vakit geçirme şansını buluyor. Tüm gün boyunca o kadar farklı şeyler yapıyorlar ki;

– kahvaltı olarak meyve karışımı yiyorlar.

– beraber sabah jimnastiği yapıyorlar.

– Nefise Nine resim yaparken, Macit de ananesinin onun için hazırladığı mini resim atölyesinde resim yapıyor.

– Nefise Nine’nin tablolarını teslim etmek üzere bir müzeye gidiyorlar.

– parkta öğle yemeği yiyorlar.

– eskici Ebu Bekir’i ziyaret ediyorlar. Nefise Nine hurdaları birer sanat eserine dönüştürecek olmanın heyecanı ile birşeyler alıyor.

Günün sonunda Nefise Nine tam uykuya dalmışken gelen babası, Nefise Nine’nin yaşlandığından dem vurunca, bu durum, Nefise Nine’nin tüm gün enerjisine şahit olan Macit’in çok hoşuna gidiyor. Gün bahçede Türk kahvesi ve meyve suyu eşliğinde tamamlanıyor.

Çizimler güzel. Harika bir suluboya tekniği. Türk kültürüne ve gerçek yaşama yakın anlatımlar. Ela’nın (5,5 yaş) ve Ege’nin (4 yaş) en sevdiklerinden oldu.

Biraz daha detaylı bir inceleme için buraya göz atabilirsiniz.

20150113_212315-e1421313570844 20150113_212338-e1421313553492 20150113_212427-e142131350252720150113_212413-e1421313534658


Evlilik ve çocuklar…

modern-romantic-miniatures-original-paintings-aceo-bright-colors-paintings-artbyluizavizoli-1404519544_b
Kaynak : Luiza Vizoli – http://www.artbyluizavizoli.com

Evlilik garip bir sosyal olgu. Aile denen kavramın başlangıç noktası. Kültürün ve sosyal hayatın devamlılığı için dinlerin de devletlerin de elbirliği ile onayladığı minik birim.

İnsan açısından düşünürsek evlilik, hayatın en önemli kararlarından biri. Kişinin yaşamının nasıl yönleneceğine dair verilen tek atımlık, hayati karar. Çünkü insan değişir. Gelişir ya da geriler. Sonuçta farklılaşır. Evliliğin uzun sürmesinde de bu yolun ne kadarını birbirini anlayarak, anlayış göstererek, beraber yürüdükleri önemli bu iki insanın. Yolların çakışması değil, kendi yollarından ayrılan iki kişinin kavşaktan sonraki yolu nasıl yürüdükleri önemli. Cıvıl cıvıl, huzurlu, neşeli, doyurucu mu? Yoksa…

romance-donna-tuten
Romance by Donna Tuten

Mutluluk o tatminde gizli. Ve o tatmin çocuklara yansıyan ışıltı. Ne kadar parlak, güçlü, sakin, kendinden eminse; çocuklar da o kadar güzel büyüyor. Toplumun sağlıklı devamı da işte o umutta saklı.

Ben şanslılardanım çok şükür. Bambaşka yollardan geldik biz eşimle. Ardımızdaki ve içimizdeki çocukluk birbirine beş benzemez anılarla dolu. Birbirimize rast geldiğimiz o kavşakta, iki gencecik insan olarak, birbirimizi zıtlıklarla tamamladık. Bir bütün olarak yola çıkmadık belki ama beraber yol aldığımız zaman zarfında biz olmayı başardık. Bizim ailemiz, bizim geleceğimiz, bizim kaygılarımız ve bizim mutluluğumuz. O iki gencin anısına saygı duyarak ve anlayarak büyüdük. Farklılaştık ama hep “biz”i büyüttük, geliştirdik “ben”liğimizi koruyarak.

sweet-couple-love-illustrations-art-puuung-4__700
Kaynak : http://www.grafolio.com

Şimdi amacımız çocuklarımızı yetiştirirken, her anlamda güzel hayatlar yaşayabilmeleri için onlara yol göstermek. Doğallıklarına, birey olma haklarına, isteklerine, içgüdülerine saygı duyarak, onların da tüm bunların farkına varmalarını sağlamak. Kendilerini tanımaları ve buna güvenerek kararlar almalarını sağlamak. Nasıl mutlu olacaklarını keşfetmelerine yardım etmek.

Bunu onları özgür bırakarak, tanımaya çalışarak, iki insan arasındaki sevgiyi göstererek, sınırlarını onları zedelemeyecek şekilde çizerek ve çok severek yapmaya çalışıyoruz. En çok da mutlu olarak yapıyoruz. Ebeveynlerinden mutluluğu öğrenen çocuğun, mutlu olmak için daha çok şansı olacağına inanıyorum.

Saka-Gizem

Bir hayalimiz var. Ve bir çok hayalimiz. Birer birer gerçekleştiriyoruz. Ve sonra yenilerini buluyoruz kendimize. İşler bizim planladığımız gibi gitmezse, biz de uyum sağlıyor ve gelişip farklılaşıyoruz. Bu arada hayatı yaşamayı ve mutlu olmayı hiç ihmal etmiyoruz. Ve sevmeyi elbette…. Sevgi kurtaracak hayatı, evet…

Kağıt Bebekler – Julia Donaldson

Julia Donaldsons’ın pek çok kitabını zevkle okuyoruz çocuklarla. Çizgilerin içindeki ayrıntılara, özellikle de Axel S. çizmişse bayılıyoruz.

Kağıt Bebekler Rebecca Cobb’un çizimleri ile canlanan oldukça sevimli bir hikaye. Bir çocuğun hayal gücünün enginliğine giden yolu aydınlatacak minik bir materyalle neler olabileceğini nefis bir naiflikle anlatıyor.

Bir zamanlar kaplan şeklinde terlikleri olan bir kız ve annesini beraber kağıt bebekler yaptılar.

20150113_212557-e1421760852350

20150113_212627-e1421760832958Onlarla türlü çeşit oyunlar oynuyor küçük kız. Evdeki eşyalar, diğer oyuncaklar, yiyecekler ve hatta annesi bu oyunlara eşlik ediyor, onları renklendiriyor. Bu arada kağıt bebeklerin tüm zorluklara karşı birlikte hareket etmeleri, birlikte olduklarında hiç korkmamaları, neşe içinde oyunlarına devam etmeleri çok ritimli bir şarkıyla anlatılıyor -ki özellikle bu kısımlar annelerin çocukları eğlendirebilecek türlü şaklabanlıklar yapmalarına izin veriyor.

20150113_212645-e1421760804437

Kağıt bebekler diğer pek çok şey gibi küçük kızın zihnindeki yerlerini andıkları sırada, kızımız da büyüyor. Ve onun da bir kızı oluyor, beraber yepyeni kağıt bebekler yapabilecekleri bir kız 🙂

20150113_212702-e1421760761359

Biz hikayeyi çok sevdik. Her gece bir kucakta, bir yatakta 2 kez okunuyor ve bir sürü sorular soruluyor. Mesela zihin ne demek, neden hiç korkmuyorlar, neden iki burunlu, isimleri ne, konfeti ne demek vs… Böylece hem yeni kelimeler, hem de kavramlarla tanışmış oldular.

Ayrıca kağıt bebeklerin beraber söyledikleri ve tekrarlanan bir şarkıları var. Güfte güzel, beste sizin yeteneğinize kalmış.

Sonrasında kendi kağıt bebeklerinizi yapıp, harika bir etkinlik yaratabilirsiniz.

Tavsiyemizdir, okuyunuz, okutunuz efem 🙂

Kağıt bebekler hakkında bakşa bir değerlendirme okumak isterseniz, bu konuda görüşlerine çok değer verdiğim ve severek takip ettiğim Yeliz’in yazısını okumanızı öneririm.

Diğer Julia Donaldson kitapları için : tık ve tık

“İki Çocuklu Otel Tatili” Hikayesi

20150601_142149

Çocuklarla tatil her zaman çok eğlenceli ve çok yorucu oluyor. İnsan ruhen yenilense, huzurla ve neşe içinde geri gelse de tatilden, fiziken bir tatile daha ihtiyaç duyuyor. Kıştan avantajlı uçak bileti ve otel bulup ayarladığımız bu mini tatil sonrasında biz de aynısını hissediyoruz.

Çocuklarınız henüz okul çocuğu değillerse, tatil için okulların kapanmasını beklemeye de gerek yok. Hatta çok daha avantajlı fiyatlarla, daha rahat bir tatil yapmak için tercih edilmeli bu sezon. Hedefimiz Antalya, tatil süremiz 3 gün, amacımız kaydıraklı su tatili ve sınırsız dondurma idi. Önce tatilin fiziksel koşullarını, sonra da nasıl geçtiğini anlatacağım.

Zamanlama: Cumartesi sabah-pazartesi akşam. Sadece 1 günlük iş izni yeterli oluyor. Ayrıca çocuklar 3 günün sonunda aynı yerler ve aynı şeyler yapmaktan dolayı mızıldanmaya başlıyorlar. Bu nedenle otel tatili için ideal süre.

20150530_084340
Uçağa doğru elele…

Uçak: Uçak yolcuğu her ne kadar kısa da sürse, sıkıntılı bir alan sonuçta. Çocuklara toplumsal bir alanın kurallarını yaşayarak anlatmanın da bir yolu aynı zamanda. Mesela “canınız yanmadığı sürece ağlamamalısınız. Yüksek sesle kudurmamalısınız. Önünüzdeki koltuğu ittirmek, çekmek, tepesine tünemek gibi hareketler için kullanmamalısınız” gibi. Çocukları boyama, yeni oyuncaklar, hikayeler gibi yollarla oyalamak uzun yolculuklar için iyi bir yöntem olsa da, kısa yolculuklarda etrafı seyretmelerine ve belki briaz sıkılmalarına olanak tanımak gerek diye düşünüyorum. Özellikle yaşları yakın iki kardeşin kendi kendilerine ne oyunlar ve sohbetler geliştirebileceklerine hayret edebilirsiniz.

Mekan: Biz Antalya Lara’da Titanic Otel’e gittik. Otel havalimanına 13-14 km uzaklıkta olduğundan ulaşım sorun değil. Herşey dahil otellerden biri. O civarda yanyana bu şekilde pek çok otel var. Biz çok memnun kaldık. Yemekler, içkiler, temizlik…  95.000 m2 büyüklüğünde ve son derece iyi organize edilmiş bir otel. Odalarda da, iç ve dış mekanlarda da hemen herşey düşünülmüş. Sadece çocuklu aileler için değil, genç çiftler, arkadaş grupları, ikinci balayını yaşayan emekliler vs. gayet iyi vakit geçirebilirler. Alan çok geniş olduğundan ne kalabalık hissi, ne de birbirini rahatsız etme potansiyeli var. Çocuklu aileler için kesinlikle öneriyorum.

20150601_081447
Yemekteki manzara bu. Sağdaki gemi çocuk havuzu aynı zamanda. Oraya tırmanıp kaydıraktan kayıyor çocuklar.

Oda: Biz iki kişilik iki yatağın olduğu standart bir odada kaldık. Ben çocuklarla bir yatağa gayet rahat sığabildim ve inanılmaz rahattı yataklar. Üstelik iki yatağın en güzel taraflarından biri çocukların zıpzıpçılık oynayabilmelerine olanak sağlamasıydı. Akşamları çocuklar uykuya, biz balkonda muhabbete. Ana bina dışında, zemin katta yeralan odalar çocuklu aileler için daha avantajlı. Havuza erişim çok daha kolay. Eğer bebeğiniz minikse, özellikle belirtin bu odalarda kalmak istediğinizi. Ama ana binada kalmak da sorun yaratmıyor.20150601_115608

Yemekler: Sabah 7’de başlıyor kahvaltı. Biz erkenci bir aile olarak o saat itibariyle kahvaltıya indik elbette. Öğle yemeklerini sahildeki kafeteryada yemenizi tavsiye ederim. Elleri ile gözleme yapan köylüm kadınlarını seyredip, leziz bir iskender yiyebilirsiniz. Özellikle çocuklar tatlı, ardından pasta, ardından dondurma ile devam ettiler öğle yemeklerine. Biz de sınırları aştık elbette yemek izinleri konusunda tatilde.

Akşam 6:30’da çocuk büfesi açılıyordu. Kendi yemeklerini alıp, kendi ebatlarında masa ve sandalyelerde yemek yiyebildikleri bir düzen oluşturmuşlar. Çocukların çok hoşuna gitti elbette. Biz de daha rahat yiyebildik akşam yemeğini. Çocuk menüsü köfte, balık, makarna gibi klasik ama lezzetli yemeklerden oluşuyordu.

Bebekler için diyet menüsünde yağsız ve tuzsuz alternatiflerden yararlanılabilir. Ayrıca ızgara balık gibi alternatfiler de var. Doğrusu yemekler oldukça lezzetli ve çeşitliydi. Bu sebeple sorun olacağını sanmam bebek ve çocuklar için.

Akşam eğlencesi: Akşamları 9-10 arasında çocuk şarkı ve dansları ile eğleniyordu çocuklar. Ancak bizim için epey geç bir saat. Bir gece bu eğlenceye kalabilmek için, öğlen 2 saat uyuyamız gerekti. Buna rağmen sonlarına doğru bizimkiler sahneden inip, sandalyede kendilerinden geçtiler. Normal tatil insanları elbette gece devam eden şovları, hatta direk dansı yapan şahane dansçıları izleme şansına da sahipler.

20150601_142117
Oturup sohbet edilebilecek köşelerden biri. Dilerseniz önünde nargile de içebilirsiniz.

Gündüz eğlencesi: Bir dolu havuz var otelde. Yeşillikler içinde, su kaydırakları ile dolu, olimpik, sakin, curcunalı, oyunlu vs. Biz genelde içinde çocuk bölümü olan yeşillikler içindeki havuzu ve kaydırakların olduğu çocuk havuzunu tercih ettik. Çocuklar iyi eğlendiler. Ben de çocuk kaydıraklarının tadını çıkardım kendi adıma. Gayet güvenli ve eğlenceli.

Büyük kaydıraklarına cesaret edemedim ama kızım babası ile onların da tadını çıkardı.

Ayrıca tişört boyamadan, heykel yapmaya kadar çeşitli aktivitelerin yapıldığı bir çocuk mini klübü var. Kızım okuldan yeterince sıkıldığı için hiç rağbet etmedi elbette. Oğlumsa oralı bile olmadı sorduğumuzda. Bence de serbestçe havuzda veya kumlarda oynamak daha cazip.

20150601_142251
Açık havada masaj keyfi bir başka olmalı. Hiç yaptırmadım hayatımda böyle bir masaj, ama olsa hayır demem elbette 🙂

Deniz ve kum: Bildiğiniz Akdeniz. Sıcak, dalgalı, köpük köpük. Ben sevmem Akdeniz’i doğrusu. Kumu da taneliydi. O sebeple Ege’nin inci gibi kumuna alışmış çocuklar için kumdan kale yapmak zor oldu. Yine de çocuklara ayrılmış bir alanda epey oynadılar. Ayrıca çocuk parkı da vardı. Çocuklar İstanbul’da parka doydukları için pek tezahürat göstermediler gerçi.

İnsanlar: Yabancı sayısı epey fazlaydı. Genelde İngilizler, Fransızlar ve Almanlar vardı. İki şey çok dikkatimi çekti.

Birisi ne kadar sessiz oldukları. Çocuk havuzunda bizim sesimiz çınlarken, yabancılar ve çocukları sessizce oturup oyun oynuyorlardı. Akdeniz insanı olduğumuz gülüşümüzün bile coşkusundan belli oluyordu.

Diğeri ise temizlikleri oldu. Akşam havuz başı boşalırken şezlonglar bile yerlerinde oluyordu. Ne bir çöp, ne bir düzensizlik. Etrafta tek bir görevli bile olmamasına rağmen. İnsanların kendi bilinçleri ile. Hayran kaldım.

Ayrıca herkesin elinde bir kitap vardı neredeyse. Cep ve tablet kullanımı çok kısıtlıydı. Yemeklerde de çocuklar kendileri oturup yemeklerini yiyor, sonra ortalıkta koşturup oyunlar oynuyorlardı. Birkaç 10-12 yaşlarında çocuk dışında teknolojiye kilitlenmiş çocuk görmedim. Ya bilinç seviyesinin yüksekliğinden, ya da çocuk yaşlarının küçük olmasından sanırım.

Tatil Nasıl Geçti?

Uçak yolculuğu çabuk ve kolay geçti. Kitap bile okumayı başardım yolculukta.

Odaya bayıldı çocuklar. Yataklarda zıplayıp, küvette köpüklerle oynadılar. Sonra da televizyonda şansımıza oynayan Madagaskar sayesinde uyuyakaldılar.

Yemeklerden ziyade her saat dondurma ve pasta olması cazip geldi çocuklara. Bize de sürekli bira tüketimi 🙂

Kızım havuzda çok eğlendi. Hareketi çok seven bir çocuk olarak, kaydıraklardan sürekli inip çıkmak ona iyi geldi. Her yer kaymasını önleyecek şekilde düzenlenmişti. Bu sebeple biz de rahatça serbest bıraktık.

Oğlumsa havuzun kenarını tercih etti. Kovaları sayesinde haşır neşir oldu suyla.

En çok etrafta gezerken ve sohbet ederken eğlendik aslında. Sürekli birlikte olmak bize iyi geldi.

Güneşin çok yakıcı olmaması, Antalya düşünüldüğünde şanstı.

Döndüğümüzde” tekrar gelelim mi?” sorusuna cevapları şaşırtıcıydı:

4 yaş Ege: “Kamp tatili daha güzel. Kampa gidelim.”

6 yaş Ela: “Otel de güzel. Sonra gelelim. Ama kampı tercih ederim. Kampa çok gidelim, otele az gelelim.”

Ertesi sabah yatak muhabbetimizde Ege “Antalya’yı konuşmayalım. Kamptan bahset anne” dedi. Kampa geçen yıl  sadece 4 günlüğüne gitmiştik. Demek ki tadı damaklarında kalmış. Bize en kısa zamanda kamp tatili farz oldu. Çadırı hazırlamak gerek.

Özetle; birkaç günlük kaçamaklar ailenin tüm bireylerine çok iyi geliyor. Fazla ibini dibini düşünmeden planlayın, tadını çıkarın…