Okula ve Şehre Dair Düşünceler

Okul, çalışmak için ön koşul ve gereklilik değildir. Daha iyi bir insan olmak, merak ettiklerini öğrenmek için okursun.
Diplomanın işe yaraması gerekli bir meslek sahibi değilsen, mesela doktorluk, mimarlık gibi, diploma da iş için bir ön koşul değildir.
Bir işi yapmayı seviyorsan, o senin işin olabilir. Olmalıdır da aslına bakarsan.

Okul kavramı bu şekliyle uzun bir tarihe sahip değil. Günümüz şehir insanlarının çalışma temposunda çocuk yetiştirmek epey zor. Çocukları küçük yaşlardan itibaren bırakıp işte olmak zorunda ebeveynler. Bu sebeple de çeşitli kurumlar var. Kreşler, anaokulları ve OKULLAR. Bu şekilde doğal bir büyüme sürecini yaşamak yerine, “yetiştirilmiş” oluyor çocuklar. Sistemin içinde iyi birer tüketici ve çarkın dişlilerinden biri haline geliyor. Biz anne ve babalar da “en iyisi” olmaları için elimizden geleni yapıyor ve ömrümüzün bir bölümünü buna adayacak şekilde “en iyi” kurumlara çalışıyoruz. Çocuklarımızla ilişkimizi bile bu kurumlar belirliyor. Ve elbette kurumun kültürü, eve ne kadar çok taşınırsa, diğer bir deyişle ne denli çok ödev ve aktivite olursa, o kadar başarıyla yapıyoruz bunu.

2010-2011 yılındaki kayıtlı 39.437 öğrenci ile dünyanın en kalabalık okulu olarak Guiness rekorlar kitabına giren Hindistan’daki City Montessori Okulu. Günümüzde 45.000’nin üstünde öğrencisi var.

Oysa uyanmak gerek. Sistemin içinde kalmak, çıkmaktan daha zor. Daha yorucu. Gönlümüzden geçen ve bizi sürekli dürten o iç sesimiz bize doğru yolu gösteriyor. Ertelenen hayaller, mutsuzluğun karamsarlığı ile örülü hayatlar ve kaçış planlarının her ortamda dile geliverişi de bu yüzden değil mi? Biraz düşününce ve olasılığına paye verince, korkulanın kalmak olduğu da aşikar.

Demem o ki, çocukların geleceği için çabalarken, gerçekten doğru olduğuna inandığımızı mı, bize öğretilen ve genel geçer diye kodlananı mı alıyoruz veri olarak, düşünmek gerek. Her anlamda ve her alanda.

Sincap ile Yaprak

Bir yaprak varmış.

Ağaçta sallanırmış.

Ormanı seyreder,

Rüzgarla oynarmış.

download (1)

Bir sincap varmış.

Şarkılar söyler, coşarmış.

Kafasını kaldırmış, yaprağa bakmış.

Yaprak sallanmış, sincap oynamış.

kahve-falında-sincap-görmek

Sincap ağaca tırmanmış.

Dallarında koşarmış.

Yaprak durmadan sallanırmış.

Sincap minik ayakları ile yaprağa ulaşmış.

Yaprak gülmüş.

Sincaba uzanmış.

Sincap gülmüş.

Yaprağa uzanmış.

Rüzgar esivermiş.

Yaprak düşüvermiş.

Sincap koşuvermiş.

Yaprağı tutuvermiş.

Sincap yaprağı almış kollarına.

Çıkmışlar ormanda uzun bir koşuya.

Yaprak bakmış kocaman ormana.

Hayretle sokuluvermiş sincabın kollarına.

Sincap almış yaprağı, götürmüş yuvasına.

Yaprak yorgunmuş seyretmekten ormanı, gün boyunca.

Uyumuşlar birlikte,

Yaprak mutlu, sincabın kollarında,

Sincap mutlu, yaprak onun yanıbaşında.

Güzel rüyalar…

uc3a7an-yaprak

Yolculuk

Bir hayal kurarsın önce. Kabataslak. Yeri, zamanı, detayları net değildir. İçine biraz umut, biraz çocukluk anısı, biraz hayal gücü, biraz eğlence eklersin. Ardından gülümsersin.

Sonra olanakları eklersin içine. Hayalin biraz netleşir, biraz daralır. Gülümsemen zayıflar. Hırslanırsın. Bak bu hırs güzeldir. İnsanı iyiye götürür.

Koşulları tartarsın sonra. Biraz hevesin, azmin kırılır gibi olur. Pes ettiğin veya gayrete geldiğin noktadır bu. Koşulların sandığın sınırlarının farkına vardığın an.

Eğer içindeki gücü keşfedecek denli şanslı ve kendine inanacak kadar iyiysen, devam dersin hayallere. Bu noktada değilsen, biraz pişmeye, daha çok tava gelmeye ihtiyacın var dostum. Zamanını kendini keşfedip, anlamaya harca derim.

Hayaline tutunduysan zaman geçmek bilmez. Oradadır ve seni bekliyordur. Bir yandan da zamanın hızına yetişemez, elindekilerle ne yapacağını bilemezsin. Yapılacak bellidir; devam edeceksin.

Yorulmayan, şevki kırılmayan, olanakları yeni sınır belleyen, sınırlarını zorlayan, bakış açısını değiştirme güzelliğine sahip bir hayal avcısı iseniz, kovaladığınız güzelliğe ulaşmanızı dilerim. Sislerin içindeki hayalleriniz bitmesin, yolculuğunuz zevkli geçsin 🙂