Bir insanın büyümesi…

Eğer çocuklarınız varsa, atacağınız her adımın içine onları da dahil etmek zorundasınız. En azından büyüyüp, kendilerini kurtarana kadar. Dünyada, özellikle de bizimki gibi sorunlu coğrafyalarda çocukları etkileyen dış etkenler oldukça sevimsiz. Buna, yeşil alan yokluğundan, zaman problemine, eğitimin yetersiz hatta sorunlu olmasından, günlük hayattaki kültürsüzlüğün etkilerine kadar pek çok şey dahil. Güzel olan şeyler genelde yakın aile ve çevre içinde yaşananlar ile ebeveynlerin çocuklarına sağlayabildikleri genel yaşam koşullarından kaynaklanıyor. Bunun tüm ülkelerde böyle olmadığı aşikar. Çocuk ve genç dostu ülkelerde ailedeki bu alan, sosyal kurumlar ve devlet tarafından da paylaşılıyor. Buna hayıflanmakla beraber, bu konuda yeterli sorumluluk almadığımdan dolayı sesimi çıkarmaya da hak göremiyorum. Henüz!

Çağımız modern düyasında kadınların çalışması gayet olumlu ve gerekli. Öte yandan çocukları ile olan ilişkilerinde bunun açtığı yara derin. Aslında aynı durum anne kadar, baba için de geçerli. Ancak kültürümüzün anaerkil yapısı, çocuğu kadının sorumluluğuna verdiğinden, bu konu tartışmaya henüz epey uzak. Kabul edelim, henüz İsviçre olmaya yolumuz var bu anlamda. Bakıcının, kreşin ve televizyonun karşısına kilitlediğimiz çocuklarımızın, geçirdiğimiz birkaç saatlik kaliteli zaman ve sağladığımız maddi olanaklar ile şahane idare edecekleri varsayımına teslim olmuş durumdayız. Oysa bunun etkileri çocukların büyüyüp, kendilerinde gördükleri açmazları deşmeye başladıklarında yüzümüze vuracakları acı bir gerçek olarak ortada öylece duruyor. Çocuk doğurma kararını verirken, ilk 7 yıl için gerekli ayarlamaları iyi planlamak gerekiyor. Ama hepimizin bildiği gibi bu günümüz piyasa koşullarında pek olanaklı değil. Elden geldiği kadar diyelim…

Bazen gün içinde yaptığım basit bir hareketin, haftalar sonra çocukların bir oyununda veya bir olay karşındaki tepkilerinde yüzüme vurulması beni kendime getiriyor. Bana basit ve doğal gelen bir şey, çocukta temel düşünce sistemine oturacak bir elementi oluşturabiliyor. Böyle söyleyince aslında üzerinde gezdiğimiz ince ipten dolayı huzursuz oluyor insan. Fakat biz sandığımızdan daha güçlü ve düşünceliyiz aslında. Gücümüzü sevgimizden, içimizdeki kadim histen ve okumaktan, araştırmaktan alıyoruz. Bunu yadsımadan, üzerinde akrobasi yaptığımız ipin inceliğine bakarsak biraz daha içimiz rahatlar diye düşünüyorum.

Çocuğun fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasının en önemli olduğu bebeklik çağından sonra başlıyor asıl muhabbet sanki. Öncesini halledebilecek donanımdayız çok şükür. Evler ısınıyor, marketler emrimize amade, bilgi dört bir yandan yağıyor ve her ay çocuk doktorda zaten! Sonrasındaysa esas mevzu başlıyor. Oyuncaklar, kitaplar, arkadaşlar, etkinlikler ve elbette okul… acaba? Her aile hem kendi koşullarına, hem de çocuğuna uygun olanına göre bir harita belirleyip, onu takip ediyor. Bu noktada ailenin koşullarında veya çocuğun kendinde duruma uyumsuzluk varsa dert. Yoksa, su akıp yolunu buluyor aslında…

Oysa benim derdim iyi matematik, güzel Türkçe, nefis kimya, harika fizik değil. Arkadaşları arasında sevilen, oyunlarda lider, sorularda cin gibi, ağaç tepelerinde esnek bir çocuk da değil. Sadece mutlu bir çocuk da değil derdim aslına bakarsanız. Derdim, çocuk bile değil ya….

Tüm çabam, tüm uğraşım giderek zorlaşan dünyanın içinde kendi ile uyumlu, kendinin farkında, gücünü sevgisinden alan, huzuru içinde bulan, doğaya uyumlu, heyecanını koruyabilmiş bir insanın büyümesine eşlik edebilmek... Böyle büyümesine. Eğip bükmeden, çekip ittirmeden, ekleyip çıkarmadan, zorlayıp bezdirmeden, sindirip bastırmadan… Olduğu gibi… Severek, eşlik ederek, yanında bulunarak, elini tutup gülümseyerek…

Bir insanın büyümesi…’ için 10 yanıt

  1. O kadar güzel dile getirmişsin ki, her şeyi görebiliyorum, anlayabiliyorum ve hissedebiliyorum. Gözyaşlarımı da tutamıyorum, aslında hem mutlu hem hüzünlü bir okuma oldu bu benim için, beni düşüncelerinle mutlu ettin umut dolu bir rüzgar estirdin, hüzünlü yanım da biliyorsun… Çocuk yetiştirmek hiç de kolay değil, doğurursuni büyür gider değil… ve o kadar iyi gözlemleyerek düşünelerini ortaya koymuşsun ki, çocuk, daha doğar doğmaz başlıyor almaya, ve o kadar hızlı alıyor ki, çünkü aç, tıpkı mamasına saldırdığı gibi, her şeye aç ve biz ona ne verirsek, sonunda o da, o oluyor. Kız çocuklarını da, erkek çocuklarını da bizler eğitiyoruz. Ve biliyor musun, yazının içinde bir yer var, daha çok da o dokundu, ve orada başladı yaşlarım, “Güzel olan şeyler genelde yakın aile ve çevre içinde yaşananlar ile ebeveynlerin çocuklarına sağlayabildikleri genel yaşam koşullarından kaynaklanıyor. ” koptum gittim…
    Daha güzel günlere, daha bilinçli anne babalara, ve daha huzurlu barış içinde sevgiyle kurulan yönetilen bir dünyaya, kucaklıyorum seni bütün kalbimle, teşekkür ederim/ederiz, sevgiler, nia

    Liked by 1 kişi

    1. Bu yorum yalnız olmadığımı, kendimi anlatabildiğimi, birinin daha kalbinin benimle aynı şekilde attığını, bizim gibi daha çok insan olduğunu hissettirdi bana. Kendimi daha umutlu ve mutlu hissettim. Dileklerinize tüm kalbimle katılıyor ve bu yorumunuz için çok teşekkür ediyorum… sevgiyle, ayşen

      Liked by 1 kişi

  2. Müthiş yazmışın.
    Her satırı apayrı değer vererek okudum.
    Son koyu cümlen beni tarif ediyor.
    Bunu cümlelere dökebiliyorsan, sen de böylesindir. Sen böyleysen çocuğun da zamanla sana benzer. Çünkü dediklerimizi ve gösterdiklerimizi değil de bizi taklit eder ve hayata geçirirler. 🙂 Sen ne güzel annesin öyle!!!! 🙂

    Liked by 2 people

  3. Çalışan kadın olmayı sevdim, ama çalışan anneliği hiç sevmedim. Çocuklarım bu yüzden çok zor anlar yaşadı. Benim içimde hep bir vicdan azabı. Anne olduğumdan bu yana çalışma zorunluluğum eşimi, çocuklarımı ve beni hep mutsuz etti. Bu yüzden öfkeli oldum, agresif oldum, anlayışsız oldum, telaşlı sabırsız oldum. Bütün kötü ne varsa yükledim kendime. Çocuklarımın büyüdüklerine çoğu zaman şahit bile olamadım. “bir insanın büyümesine eşlik edebilmek… ” 😦

    Liked by 2 people

    1. Evet çok haklısın. Çoğu zaman getirdiklerine bakınca, götürdüklerini düşününce… ben de off ki, ne off diyorum. Ama annelik de elinden gelenin en iyisini yapmak değil mi bir aşamada? Farkında olabilmek bile büyük, çok büyük bir aşama. Kendimize fazla da yüklenmeyelim 😉

      Beğen

  4. Bugün yaklaşık 3 saatimi hastanede geçirdim. Bunun 1 saati ise beklemeyle geçti. Zaman geçsin diye burayı açtım. Yazınızı okuduğumda o kalabalık ve sıkıntılı bekleyişe rağmen bayıldım anlattıklarınıza. Hemen bir şeyler yazmak istedim ama sonra bilerek beklettim. Bu güzel cümlelerin hakkı hızla dokunulan yıldız olanaz dedim. Bir çalışan anne olarak yazdıklarınızın her satırında kendimi gördüm. Onların hayatlarına nasıl dokunduğumu ya da gün gelip uzakta kaldığımı düşündüm. Hele son cümleleriniz yok mu? Onların gücünü sevgiden alan hayatlarına eşlik etme isteğiniz… ne diyeceğimi bilemiyorum. 🙂 iyi ki denk gelmişim size demekten başka…

    Liked by 2 people

    1. Duygularımız karşılıklı kesinlikle… Birbirine benzeyen ve birbirini anlayan insanlar, bir nehrin kollarının birleşmesi gibi birbirlerini bulur ve aynı pırıl pırıl denize ulaşmak için daha kuvvetle akarlar… umuda doğru beraber yol alırlar 🙂

      Umarım ciddi bir şey yoktur hastaneye gitmenizi gerektiren?!

      Liked by 1 kişi

Yorum bırakın